turkcerrahi.com

Genel Cerrahi Hasta Anamnez / Muayene Formu Örneği

 

Anamnez Nedir, Soruları, Nasıl Alınır, Örnekler
"Normal" laboratuvar değerleri.

Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Şikayet, Hikaye Hikaye
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Şikayet, Hikaye Hikaye
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Özgeçmiş, Sistemlerin Sorgusu
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Özgeçmiş, Sistemlerin Sorgusu
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Fizik Muayene
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Fizik Muayene
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Hemogram Biyokimya
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | Hemogram Biyokimya
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | TİT, GGK, Hepatit- Tümör Markerları
Genel Cerrahi Hasta Anamnez Formu | TİT, GGK, Hepatit- Tümör Markerları

Anamnez Nedir Nasıl Alınır

Anamnez, doktorun ve diğer sağlık çalışanlarının hastaya teşhis koymak ya da mevcut hastalığının durumunu belirlemek için sorular sorarak bilgi almasıdır. Anamnez sorularının belirli bir sıra ve düzeni vardır. İyi bir anamnez tanıda fizik muayeneden daha fazla ip ucu verir, hasta ile doktor (tıp öğrencisi) arasında güvenin temelini atar.
Anamnez, fizik muayene ve laboratuvar (kan, görüntüleme vb) üçlüsü ile teşhis için gerekli bilgiler elde edilir.

Bir tıp öğrencisinin bu konudaki hedefleri şunlardır

  1. Anamnez almayı öğrenmek ve uygulamak
  2. Asıl tanı, ön tanılar ve ayırıcı tanılar doğrultusunda kitap vb okuyarak bilgi edinmek.
  3. Hocanıza ve arkadaşlarınıza vakanızın berrak bir sunumunu yapmak
  4. Hoca ve arkadaşlarınızda iyi bir izlenim bırakmak

Sık Yapılan Hatalar

  • Soruları anamnez (muayene) formundaki sırayla sormak. Aramızda hastaları sunarken ya da konsülte ederken standart bir sıra izleriz. Mesela hastanın yaşı, cinsiyeti, işi, medeni hali ile başlarız. Ancak hastaya kinci ve üçüncü soru olarak yaşını, mesleğini ve evli olup olmadığını sorarsanız bunlar hasta tarafından hastalığıyla ilgisiz olarak algılanır. Çünkü hasta size ilk olarak hastalığıyla ilgili şeyler anlatmayı beklemektedir.
  • Stajyer öğrenciler hızlıca tıbbi jargonu öğrenirler ve farkında olmadan hastaya da kullanırlar. Vaka sunumlarınızda ve tıbbi notlarınızda medikal jargon ve kısaltmalar kullanmanız mantıklıdır, ancak hastalarla konuşurken değil.
  • Tecrübeli doktorlar anamnezi, problemi çözecek ve tanı koyacak şekilde alırlar. Yani hastanın şikayetlerinden bir ön tanı (hipotez) koyar ve sonraki sorularla hipotezlerini test ederler. Bunu yapabilmek için her semptomu nedenini ve bu semptomlara neden olan hastalıkları bilmek gerekir.

Anamneze Başlama

Oturma ve ortam

  • Bir sandalye bulun. Hasta yatağına oturmayın, hastanın tepesinde dikilmeyin.
  • Gürültü ve mahremiyete dikkat edin. Size kulak misafiri olunmasını ister miydiniz?

Hasta-hekim ilişkisi, ilk temas

  • Ulaşılabilir olun ve dostça davranın. Gülümsemeyle başlamak buna yardımcı olur.
  • Hastayı sosyokültürel durumuna uygun bir dille selamlayın. Bu genellikle “Mehmet Bey”, “Ayşe Hanım” şeklinde olur.
  • Kendinizi tanıtın ve rolünüzü açıklayın.  Örneğin tam adınız ve “Tıp fakültesi 4. sınıf öğrencisiyim”.
  • Hastayla neden görüştüğünüzü açıklayın. Hastalığıyla ilgili bilgi alma pratiği yaptığınızı söyleyebilirsiniz.
  • Hastanın rızasını alın. Kabul etmezse teşekkür edip yanından ayrılın.
  • Saygı duyun, ilginizi gösterin. Hastanın fiziksel rahatlığına ve mahremiyetine özen gösterin. Örneğin  yatak çevresindeki perdeyi (paravanı) çekebilirsiniz.

Hasta Bilgileri

Ad Soyad:

Ad Soyad

Belgelerde bulunması gerekir. Klinik içindeki tekrarlanan vizitlerde Ahmet bey, Fatma hanım şeklinde takdim edilir. Klinik dışı konseylerde genellikle ad ve soyad yerine, kısaltılarak baş harfleri ile ifade edilir. Örneğin AB, 24 yaşında bayan hasta.

Yaş

Yaş

  1. Yaşa göre hastalıkların insidansı (sıklığı) değişir. Örneğin malign hastalıklar yaşlılarda daha sık görülür. Pankreas kanserinin ortalama görülme yaşı 70 dir.
  2. Yaşlılığın kendisi cerrahinin riskini artıran bir hastalık gibidir. Tüm organ sistemlerinin fonksiyonu azalmıştır. Hafif bir dehidratasyon ve ateş yükselmesi bile yaşlı hastanın genel durumunu bozabilir.
  3. Yaşlılarda yandaş hastalık oldukça sıktır. Örneğin tip 2 diyabet, ateroskleroz, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, akciğer problemleri, prostat, böbrek yetmezliği ve Alzheimer's hastalığı.
  4. Fizyolojik yaş cerrahi risk için daha büyük önem taşır.
  5. Ahlaki ve Etik Durum: Çocuk ve Yaşlı hastaların tedavisinde hasta yakınları da söz sahibi olabilirler. Cerrahi ve hasta bakımındaki inanılmaz gelişmeler, toplumda her hastanın yaşatılabileceğine dair naif bir inanç oluşturmuştur.
  6. Semptomların ortaya çıkışı yaşlılarda daha farklı olabilir. Örneğin yaşlıda apandisit ve peritonit bulguları daha silik olabilir ve tanı gecikmelerine neden olabilir. Yine peritonit gibi ciddi hastalıklar delirium ve şuur kaybı şeklinde belirti verebilir. Çocuklarda da semptomlar yaşa göre farklılık gösterir. Örneğin 1 yaşona kadar akut apandisitlerin tamamına perforasyondan sonra tanı konabilir, 5 yaşında bu oran %50 dir.
Cinsiyet

Cinsiyet

  1. Erkek ve kadına özgü (cinsiyete bağlı) kanser türleri. Erkekte prostat ve testis kanseri, kadında meme, over, uterus ve serviks kanserleri.
  2. Erkek ve kadında özgü (cinsiyete bağlı) kanser dışı hastalıklar ve durumlar.  Erkekte benign prostat hipertrofisi, testis torsiyonu, orşit, hidrosel, balanit. Kadında pelvik ağrı, vulvovajinit, salpenjit, dismenore, meme hastalıkları, gebelik, ektopik gebelik.
  3. Erkek ve kadında karın ağrısı ve akut karın. Sağ ve sol alt kadran ağrılarının erkekte ve kadında (cinsiyete özgü) farklı nedenleri olabilir. Kadında endometriozis, Mittelschmerz, pelvik inflamatuar hastalık (PID), dış gebelik rüptürü, over kisti torsiyonu. Erkekte, orşit ve testis torsiyonu ağrıları alt kadranlara yansıyabilir.
  4. Her iki cinsiyette de görülen hastalıkların sıklığı ve prognozu. Otoimmun hastalıklar çoğu kadınlarda daha sık görülür. Örneğin Graves Hastalığı, Hashimoto Tiroiditi, Primer Bilier Siroz Çölyak. Diyabet, Crohn ve Ülseratif Kolit kadın ve erkeklerde eşit sıklıktadır. Ankilozan spondilit ise erkeklerde sıktır. Prognoza örnek; meme kanserlerinin prognozu erkeklerde, tiroid kanserinin prognozu ise kadınlarda daha kötüdür.
Medeni Hal

Medeni Hal

Kadınlarda dış gebelik ve diğer jinekolojik sorunlar açısından virgo olup olmadığı sorulmalıdır.

Boy, Kilo:

Boy, Kilo:

  • Vücut / beden kitle indeksi, kişinin ağırlığının (kg), boyunun karesine (m²) bölünmesi ile elde edilen rakamdır. Obezite indeksi (ölçütü) olarak kullanılır. Birimi kg/m² dir.
  • Örneğin ağırlık= 70 kg, Boy = 175 cm (1.75 m) ise, VKİ= 70 ÷ (1.75)² = 22.86 kg/m²
  • İlginç olarak bu değer, vücuttaki yağ yüzdesine (vücuttaki yağ / vücut ağırlığı) yakın bir değerdir. VKİ 18.5 dan küçükse zayıf, 18.5-25 arası normal (sağlıklı), 25-30 arası fazla kilolu (balık etli), 30-40 arası obez, 40-50 arası morbid obez, 50 ve üzeri süper morbid obez olarak sınıflandırılır. Obez insanlarda ölüm riski, hipertansiyon, kan yağlarında yükselme (kolesterol ve trigliseritler), tip II diyabet, koroner arter hastalığı ve kalp krizi, safra kesesi hastalığı, osteoartrit (kireçlenme), uyku ve solunum problemleri, bazı kanserler (endometrium, meme, kolon) riskleri artmıştır.
Adres:

Adres:

  • ÖrneğinGöller bölgesi ve karadeniz endemik guatr bölgesidir, yani guatr bu bölgelerde sıktır.
  • FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) akdeniz çevresindeki ülkelerde (Türkiye, İtalya, Yunanistan vb).
  • Yaşanan bölgedeki radyoaktivite de dahil kirlilik hastalık ve kanser insidanslarını artırır.
Meslek:

Meslek:

  • Doktorlar infeksiyon hastalıkları açısından risk altındadırlar. Örneğin, hepaptit, HIV
  • Veteriner ya da hayvancılıkla uğraşanlarda tetanoz, şarbon, kuduz,
  • Kimyasal maddeye maruziyet. Örneğin pestisit, kurşun
  • Silikoz, asbestoz, metal tozları, pamuk tozu (bisinoz), aluminyum tozu
  • Karpal tünel sendromu ve tenosinovit.
  • Post-travmatik stres bozukluğu (asker, polis)
Telefon

Telefon

  • Hastanın sonraki tedavisi için önemli olabilir. Örneğin alınan biyopsinin malign çıkması ve hastanın bundan haberinin olmaması.

Hastalık Bilgileri

Tanı:

Tanı: Tanı konmuşsa (kesin tanı) buraya yazılır. Ön tanılar da yazılır. (Örneğin: Çekum Ca)

Tedavi:

Tedavi: Burası hasta taburcu edilirken doldurulur. Yapılan tedavi ve ameliyat kısaca yazılır. (Örneğin: Laparoskopik Sağ hemikolektomi)

Patoloji:

Tanı: Biyopsi yapılmış ve patoloji sonucu alınmışsa veya ameliyat spesimeninin patolojik sonucu yazılır. (Örneğin: Çekum adeno karsinom, T1 N0 M0)

Arşiv Bilgileri

Hastane Dosya No:

Hastane Dosya No: Her hastanın tek bir dosya numarası vardır. Sonraki gelişlerinde de bu numaradan hastanın tüm bilgilerine, raporlarına ulaşılır. Her hastanenin kendine ait bir arşivleme sistemi ve hastaya verdiği dosya numarası vardır.

Servis No:

Servis No: Genelde her servisin (Genel Cerrahi vb) bir servis defteri vardır. Hastalar yatış sırasına göre buraya kaydedilir. Sene başında 1 ile başlar. Günümüzde bunun yerine daha çok hastane dosya numarası kullanılır.

Konsültan Dr:

Konsültan Doktor: Asistan eğitiminin verildiği Üniversite ve Eğitim araştırma hastanelerinde, hastayı takip eden öğretim üyesi ya da uzman doktor.

Asistan Dr:

Asistan Doktor: Hastanın takibini yapan asistan doktor.

Yatış Tarihi:
Çıkış Tarihi:
Şikayet: 
Öykü: 

Şİkayet

  • Hastaya şikayetini sorun ve araya girmeden dinleyin.
  • Sorunları anladığınızı sözlü olarak ya da beden diliyle gösterin (örneğin başınızı sallayarak)
  • Başka şikayetlerinin olup olmadığını da sorun. Örneğin yemek yiyeme şikayeti olan bir hastaya kilo kaybı, karın ağrısı, bulantı, kusma gibi şikayetlerinin de olup olmadığını sorabilirsiniz. Siz sormadan kendisi söylemeyebilir (unutabilir, önemli bulmayabilir).
  • Şikayetlerin bir listesini yapın.

Not: Hasta sadece şikayetlerini anlatmayabilir. Size soru sorabilir, öneri bekleyebilir. Bu tür soruları, sorunları çözmeniz sizden beklenmiyor ancak bunları da göz ardı etmeyin, ilgili doktora ya da hocanıza bunları aktarın.

Öykü

  • Bu bölümde hastanın şikayetlerini birer birer inceleyip, neden kaynaklandığı, yani sebebi bulunmaya çalışılır.
  • Konuşma konu dışına çıkarsa, hastayı kibarca yönlendirin.
  • Not alın. Ne yazdığınızı hastaya da söyleyin.
  • Hastanın bir sıkıntısı varsa, örneğin ağrısı varsa, rahat yatamıyorsa vb. bunları da dikkate alın, görmezden gelip devam etmeyin.
  • Söyledikleriniz kadar göz teması ve beden dili de önemlidir, unutmayın.
  • Hasta size tanı ve tedavisiyle ilgili şeyler sorarsa, bu soruları görmezden gelmeyin, hala bir öğrenci olduğunuzu ama bunu ilgili doktora aktaracağınızı söyleyin.

Şikayetin İncelenmesi

  • Başta ağrı şikayeti olmak üzere tüm şikayetlerin şu özellikleri incelenir. Ağrı örneği verilerek açıklanacak.
    • Vücuttaki yeri. Sağ-sol, üst-alt kardanlar, epigastrik, umblikal, hipogastrik, suprapubik, lomber vb.
    • Vasfı (özelliği). Künt vasıfta (örnek, peptik ülser, bilier kolik, apandisit), keskin tarzda (örnek, bağırsak ve renal kolik)
    • Şiddeti. Örnek, iskemiye bağlı ağrılar (mezenterik iskemi, bir yapının strangülasyonü), akut pankreatit ve jeneralize peritonitte ağrı çok şiddetlidir. Apandisitte ağrı önceleri hafifken gangren gelişince daha da artar. Peptik ülsere bağlı ağrılar genelde hafiftir.
    • Kronolojisi:
      • Ne zaman başladı
      • Nasıl başladı. Yavaş yavaş, birden bire
      • Nasıl bitti. Yavaş yavaş, birden
      • Süresi. Ne kadar sürdü
      • Sıklığı. Ağrılar hangi sıklıkla giriyor. Örnek renal ve bağırsak koliğinde birkaç dakikada bir ağrı girer ve geçer.
      • Periyodikliği (dönemsellik): Daha öncede böyle ağrılar olur muydu, ne sıklıkta olurdu. Örnek, FMF, kronik pankreatit, Crohn hastalıkları periyodik ataklar ve ağrılar yapar.
    • Hangi şartlar altında başladı. Örnek, ağır ve yağlı yemekten sonra (bilier kolik, akut pankreatit)
    • Şikayeti artıran ve azaltan nedenler (tedavi dahil). Örneğin peptik ülser ağrısı açken ortaya çıkar, yemek ya da anti asit alınca kaybolur.
    • Eşlik eden belirtiler. Örneğin karın ağrısının yanında disfaji, iştahsızlık, bulantı, kusma, kilo kaybı, konstipasyon, diyare, ateş, GİS kanaması, sarılık eşlik edebilir.

Özgeçmiş

Hastalık:

Hastalık: Örnek. Diyabet, kardiyo vasküler hastalıklar (hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, kalp yetmezliği), solunum sistemi hastalıkları (astım, KOAH), kronik böbrek yetmezliği.

Operasyon:

Operasyon: Önceki ameliyatlar, tarihleriyle birlikte kaydedilir.

Sigara-Alkol:

Sigara- Alkol: Kullanıyorsa miktarı yazılır. Örnek günde bir paket sigara.

Kullandığı ilaçlar:

Kullandığı ilaçlar: Hasta ilaçların adını hatırlayamaz sa ilaç kutularına bakılabilir. Böylece yandaş hastalıkları hakkında da bilgi edinilir. İlaç dozları da not edilmelidir..
Kullanılan ilaç sorunun kaynağı olabilir.
Hastaneye yatınca da bu ilaçların order edilmesi gerekir.

Kanama Diyatezi:

Kanama Diyatezi: Vücutta spontan yada hafif travmayla ortaya çıkan ekimozler, küçük operasyonlardan sonra (örneğin sünnet, diş çekimi) kanama öyküsü, hipermenore sorularak kanama diyatezi olup olmadığı araştırılır. Tanı konmuş bir kanama pıhtılaşma bozukluğu da olabilir.

Allerji:

Allerji: Özellikle kullanılması düşünülen ilaçlarla ilgili allerji hikayesinin hayati önemi vardır. Beta laktam gurubu antibiyotiklerden birine karşı olan allerji çapraz reaksiyonla diğer beta laktamlarla da oluşabilir.

Soygeçmiş

Anne:
Baba:
Kardeşler:
Çocuklar:
Ailedeki hastalıklar:
  • Anne, baba sağ değilse ölüm nedenleri ve yaşları.
  • Kardeşler, çocuklar

Sistemlerin Sorgusu

  • Belirtilerin atlanmaması için yazılı bir form üzerinden sistem sorgusu yapılması önemlidir. Hasta size tüm şikayetlerini söylemeyi unutabilir. Ya da bazı hastalar bunu doktorun bulmasını beklerler.
  • Öğrenci iken sistem sorgusu yapılması oldukça öğreticidir. Ancak her hastaya tüm listeyi uygulamaya çalışmak hem hastayı hem sizi yorar. O yüzden seçici olun, hastanın problemi ile ilgili sistemlere odaklanın.

Baş-Boyun

  • Başağrısı
  • Baş dönmesi
  • İşitme
  • Kulak çınlaması
  • Kulak akıntısı
  • Kulak ağrısı
  • Görme bozukluğu
  • Fotofobi
  • Çift görme
  • Gözde iltihap kaşıntı batma sulanma
  • Nezle, Grip
  • Burun akıntısı, tıkanıklık
  • Geniz akıntısı, sinüzit
  • Ses kısıklığı
  • Dişeti sorunu, dilde yara
  • Ağız ve boğazda yara
  • Lenfadenopati
  • Guatr

Kalp damar sistemi

  • Göğüs ağrısı (angina)
  • Nefes darlığı (eforla veya değil)
  • Ortopne
  • Paroksismal noktürnal dispne
  • Çarpıntı
  • Bacaklarda şişlik

Solunum sistemi

  • Göğüs ağrısı
  • Nefes darlığı ve hırıltılı solunum (Wheeze)
  • Öksürük, balgam, hemoptizi

Gastrointestinal Sistem

  • İştahsızlık ve kilo kaybı
  • Disfaji
  • Bulantı, kusma, hematenmez
  • Hazımsızlık, pirozis
  • Sarılık
  • Karın ağrısı
  • Bağırsaklar: Konstipasyon, diyare, gaitanın görünümü, hematokezia, melena, mukus, gaz çıkarma.

Genito - Üriner Sistem

  • Sıklık, disüri, noktüri, poliüri, oligüri
  • Hematüri
  • İdrar kaçırma, urgency
  • Prostatik semptomlar
  • İmpotans
  • Menstürasyon
  • Menarş yaşı
  • Kanamanın süresi ve adet düzeni
  • Menoaji (kan kaybı)
  • Dismenore
  • Menapoz
  • İnfertilite

Santral Sinir Sistemi

  • Başağrısı
  • Bayılma, şuur kaybı
  • Baş dönmesi
  • Görme, çift görme
  • Duyma
  • Kas güçsüzlüğü
  • Uyuşukluk, yanma, karıncalanma
  • Hafıza kaybı, kişilik değişikliği
  • Anksiyete, depresyon

Endokrin sistem

  • Adet bozuklukları
  • Hirsutizm, alopesi
  • Anormal sekonder seks özellikleri
  • Poliüri, polidipsi
  • Terleme miktarı
  • Saç kalitesi

Kas ve İskelet Sistemi

  • Ağrı, şişlik, kas tutulması
  • Hareketlerde kısıtlılık
  • Kas gücü
  • Kendi başına yıkanabilme giyinebilme
  • Merdivenden çıkabilme inebilme

Cilt

  • Rash (döküntü)
  • Pruritis (kaşıntı)
  • Akne

Vital Bulgular

Ateş:
Nabız:
Tansiyon:
Genel Durum:
Solunum:

Fizik Muayene

Baş-Boyun Muayenesi:
Kalp-Göğüs Muayenesi:
Karın Muayenesi:
İnguinal Muayene:
Rektal Muayene:
Meme Muayenesi:
Ekstremiteler:

 

Muayeneye Başlama

  • Ellerinizi yıkayın. Poşet ya da lateks eldiven giyebilirsiniz.
  • Önce hastaya selam verin (Merhaba Ayşe hanım)
  • Önce kendinizi hastaya tanıtın (adınız, soyadınız, 4. sınıf öğrencisiyim, stajyer doktorum)
  • Ne istediğinizi söyleyerek hastadan muayene izni alın
  • Muayenenin her aşamasında yapacaklarınızı kısaca söyleyin
  • Bu aşamada hastanın genel durumunu ve çevresini (yataktaki, kusma, kan lekeleri, drenler ve içeriği-rengi, idrar sondası-rengi, serumlar, monitörize edilmişse vital bulguları) gözlemlemeye başladınız bile.
  • Muayene edeceğiniz bölgeyi soyun. Karın muayenesinde ideal olanı göğüslerden dizlere kadar açık olmasıdır. Ancak klinik uygulamada buna her zaman uymak mümkün olmamakta, en azından göğüs altından kasıklara kadar görülmelidir.

Muayenenin Klasik Sırası

Bazı sistemlerde ufak defek değişiklikler olsada sıralama şöyledir.

  1. İnspeksiyon - Gözlem
  2. Paplasyon - Dokunarak muayene
  3. Perküsyon - Vurarak muayene
  4. Oskültasyon - Steteskopla dinleyerek muayene

Muayene, hastanın canını yakmadan yapılmalıdır. Hastadan, ağrısı olursa size söylemesini isteyin. Palpasyon yaparken hastanın yüzüne de bakmayı unutmayın.

Klinikte Doktor ya da Öğrenciden Beklenen Giyim ve Davranışlar (University College London, Guide To History Taking And Examination)

  • Giysiler sade ve temiz olmalıdır. Bazı kliniklerde kot kumaş giymek de yasaktır. Göbek görünmemeli, düşük yaka kesim giyilmemelidir.
  • Hastane formaları, her hastanenin kendi belirlediği kurallara göre giyilir
  • Yaka kartları ya da isimlikler daima takılmalıdır.
  • Saçlar temiz ve düzenli tutulmalıdır. Uzun saçlar arkada toplanmalıdır.
  • Aşağıdakiler dışında takı, mücevher takılmamalıdır
  • Yüzük: Metal halka şeklindekiler. Taşlı yüzük takılmaz.
  • Küpe: Sadece vidalı küpeler.
  • Kolye: Sadece basit zincirler. Kıyafetin altında tutulmak kaydıyla.
  • Bilezik ya da bilek bandı takılmamalıdır.
  • Tırnaklar kısa ve temiz olmalıdır. Takma tırnak kullanılmamalıdır.
  • Rahat ayakkabılar giyin. Spor ayakkabısı, topuklu ayakkabı, önü açık ayakkabılar olmaz.

Karın muayenesi

  • Hastanın karnı ksifoidden pubise kadar açık olmalıdır (Klasik olarak meme başından dize kadar açılması  gerekir ancak uygulamada hastanın onurunu kırmamak için nadiren uygulanır).
  • Hastanın başının altına bir yastık konur. Muayene hastanın sağından yapılır.
  • Hastanın dizlerinin hafif fleksiyonda olması karındaki gerginliği azaltır.

Periferik İnspeksiyon

  • Karın içi hastalıklar nedeniyle pek çok periferik bulgu ortaya çıkabilir.
  • Hastanın genel durumunu gözlemleyin (ağrı çekiyor, solunum sıkıntısı var vb)
  • Kilo kaybı bulguları (şakakları çökmüş), hidrasyonu, vücutta ekimoz (kanama diatezi) için gözlemleyin.
  • Dren, sonda, stoma torbası var mı?
  • Çevresini inceleyin (başucunda böbrek küvet; hasta kusuyor ya da balgam çıkarıyor), enteral beslenme solüsyonları (beslenme desteği alıyor), yatağında ya da üzerinde safra, kan lekeleri ya da başka lekeler (kusma?, yaradan kanama?, yarasında akıntı?)
  • Ellerde palmar eritem ya da flappind tremor (karaciğer sirozu?)
  • Skleralarda sarılık (tıkanma sarılığı vd), konjunktivalarda solukluk (anemi), xantelasma (kronik kolestaz), korneal arkus (hiperlipidemi), parotiste şişme (alkolik).
  • Ağız: Dudak kenarında yara (demir eksikliği), aftöz ülserler (Crohn hastalığı), kırmızı biftek gibi dil (folat/B12 eksikliği), atrofik ve düzleşmiş dil yüzeyi (atrofik glossit, demir eksikliği)
  • Gövdede 5 den fazla spider anjiom ve jinekomasti (karaciğer sirozu)
  • Vücut kıllanması, kılların dökülmesi (karaciğer hastalığı)

Karın İnspeksiyonu

  • Karında kilo kaybı bulguları; içe çökük karın, cilt ince, bağırsak hareketleri dışardan görülebilir.
  • Karının şekli ve simetrisi. Örneğin sigmoid volvulusta karında asimetrik distansiyon oluşur (sol taraf daha şiş). Büyük kitleler de asimetriye neden olabilir.
  • Abdominal distansiyona neden olan 5F; flatus (gaz), faeces (gaitaya bağlı), foetus (gebelik), fat (şişman), fluid (asit).
  • Ameliyat kesileri
  • Belirgin venler
  • Fıtık. Göbek fıtığında göbeğin şekli (çukurluğu) bozulur.
  • Karının solunuma iştiraki. Peritonit va diğer akut karın durumlarında karın solunuma katılmaz.

Karın Palpasyonu

  • Hastanın sağından, eğilerek ya da oturarak yapabilirsiniz. Elleriniz ılık olmalıdır
  • Önce tüm kadranlara yüzeyel palpasyon yapın. Yüzeyel palpasyonun amacı, karında hassasiyet ve defans varlığını araştırmaktır.
  • Hastanın ağrısı varsa, ağrıya en uzak bölgeden başlayın. En son ağrılı bölgeyi palpe edin.
  • Palpasyon sırasında hastanın yüzüne bakmayı ihmal etmeyin.
  • Daha sonra derin palpasyona geçin. Derin palpasyonun amacı kitle varlığını araştırmaktır.
  • Hassasiyet olan bölgede rebound bakın (periton irritasyonu bulgusudur).
  • Klepotaj: Epigastrik bölgeye (mide üzerine) hızlı hızlı bastıldığında, çalkantı sesi gelmesidir. Pilor stenozu bulgusudur.

Organların Palpasyonu

Karaciğer

  • Normal karaciğer beşinci interkostal aralık ile kosta yayı arasındadır.
  • Elinize sağ iliak fossaya yerleştirin. Nefes alırken bekleyin. Nefes verirken birkaç santimetre yukarı kaydırın. Hasta nefes alırken karaciğerin elinize çarpmasını bekleyin. Kosta yayına kadar karaciğer elinize çarpmazsa, karaciğer nonpalpabl demektir, normali de budur. Normalde de (nadiren) karaciğer kosta yayına 1-2 santim geçebilir.

Dalak

  • Dalak boyutu iki katına çıktığında palpe edilebilir.
  • Dalak büyürken önce Traube alanı kapanır sonra palpabl olur.
  • Dalak palpasyonu da aynı karaciğerdeki gibidir.

Böbrekler

  • Böbrekler retroperitoneal organlardir.
  • Çok zayıf hastalar dışında palpe edilemezler.
  • Her iki böbreğin muayenesinde de sol el lomber bölgeye konur, sağ elle rektus lateralinden bastırılır. Hastaya nefes alıp vermesi söylenir. Böbrek palpabl ise ellerimizin arasından yukarı aşağı kayar.

Perküsyon

Karaciğer

Perküsyon hem interkostal aralıklarda hem de karında yapılarak karaciğerin sınırları belirlenir.

Dalak

Traube alanı kapalı (mat ses) ise, aşağo doğru devan edilir, dalağın sınırları bulunur.

Asit

  • Ksifoidden, pubise doğru ve sağ - sol iliak fossalara doğru oşınsal perküsyonlar yapılır. Timpanik sesin, mat sese döndüğü noktalar kalemle işaretlenir.
  • Açıklığı yukarı bakan matite assit, aşağı bakan matite kitle, hidropik mesane ya da gebelik göstergesidir.
  • Pozisyonla yer değiştiren matite: Hastayı sağına ya da soluna döndürünce matite olan bölgelerden timpan ses geliyorsa, içeride asit olduğu doğrulanmış olur.
  • Sensation des flots (dalgalanma hissi). Bir yardımcı karın ortasına vertikal olarak elinin kenarıyla bastırır. Muayeneyi yapan kişi sağ taraftan bir fiske vurur, dalgalanma hissini solda hisseder (ya da tersi).
  • Ballotman (buz bulgusu, signe de glaçon). Eliniz karına temas halindeyken, elinizi kaldırmadan vuruyormuş gibi hızlıca bastırın. Asit işinde yüzen kitleler, büyümüş karaciğer yada dalak elinize çarpar.

Oskültasyon

  • 5-10 saniyede bir bağırsak sesi duyulması normaldir.
  • İskemik durumlarda (mezenterik iskemi) karında hiç ses duyulmaz (mezar sessizliği).
  • Peritonitte ve diğer paralitik ileus durumlarda bağırsak sesleri azalmıştır.
  • İnestinal obstrüksiyonunda, bağırsak sesleri artar ve metalik ses duyulur.

Anorektal Muayene

Hem anorektal hastalıkların tanısı (hemoroid, fissür, apse, fistül, kanser), hem de komşu organların (peritonun en derin kısmı, prostat, pelvik apandisit vd pelvik periton irritasyonu durumlarda hassasiyet, rektosel, Blumer shelf (rafı)) muayenesi yapıldığı için karın muayenesinin bir parçası kabul edilmelidir.
4 pozisyonda yapılabilir.

  1. Sol yan pozisyon (Sims pozisyonu). Hasta soluna yatar. Sol bacak (allttaki) düz, sağ bacak (üstteki) fleksiyondadır.
  2. Diz dirsek pozisyonu. Prostat muayenesi bu pozisyonda daha kolay yapılır.
  3. Dorsal pozisyon. Bimanuel palpasyon yapılabilir.
  4. Litotomi pozisyonu. Rektal, vajinal ve bimanuel muayeneler için uygundur.

Klinik uygulamalarda ilk iki pozisyonda daha çok kullanılır.

Karın Muayenesinde Saptanan Özel Bulgular ve İsimlendirmeler

Cullen Belirtisi

Göbek çevresinde ödem ve ekimoz. İlk olarak bir jinekolog olan Thomas Stephen Cullen (1869–1953) tarafından, rüptüre ektopik gebelikte tanımlanmıştır (1916). Daha çok akut hemorajik pankreatitlerde görülür. Semptomun ortaya çıkması 24-28 saat alır. Grey Turner belirtisi eşlik edebilir.

Grey Turner Belirtisi

İngiliz cerrah George Grey Turner tanımlamıştır (1919). Lomber bölgede ekimoz. Retroperitoneal kanamanın bir göstergesidir. Ortaya çıkması 24-48 saat alır. Genellikle akut pankreatite bağlıdır. Rüptüre ektopik gebelik ve aort enevrizmalarında da görülebilir.

Diastazis Rekti (Diastasis Recti, Abdominal Seperation)

Karın ön duvarındaki rektus abdominus kaslarının birbirinden ayrılmasıdır. Göbek üzerinde (ksifoidle umblikus arasında), orta hatta uzunlamasına bir fıtık gibi görünür. Em çok gebeler (ve doğun sonrası) ile yeni doğanlarda görülür. Hastalık kabul edilmez, komplikasyona da neden olmaz. Çok büyükse, kozmetik nedenlerle ameliyat edilebilir. Abdominoplastiyle beraber Linea alba hattında, plikasyon yapılır. Laparoskopik olarak da uygulanan teknikler mevcuttur.

Kurbağa Karnı

Karında asit var ve cilt gevşekse, hasta yatarken karın yanlara yayılır ve ortası düzdür.

Traube Alanı

Ludwig Traube tarafından tanımlanmıştır. Solda, sınırları 6. kaburga (veya ksifoid hizasından çekilen yatay çizgi), ön aksiller çizgi ve kosta yayıdır. Bu alan dalağın izdüşümüdür. Dalak normal büyüklükte iken (max 125 mm), önündeki mide fundusu nedeniyle perküsyonda timpanik ses alınır. Dalak büyüdüğünde bu ses submatite-matiteye döner. Daha da büyürse dalak palpe edilebilir hale gelir.

Kaput Meduza (Caput Medusae)

Genişlemiş ve uzamış yüzeyel epigastrik venler, göbekten çıkarlar (rekanalize umblikal vem). Portal hipertansiyonun bir bulgusudur. Meduza başı. Yunan mitolojisindeki tanrıça Athena tarafından saçları zehirli yılana dönüştürülen Medusa'ya atfen isimlendirilmiştir.

Murphy Bulgusu

Karaciğer palpasyonu yaparken, hassas safra kesesinin elimize çarpması sonucu hastanın nefes almayı kesmesidir. Akut kolesistin bir bulgusudur. Beraberinde sağ üst kadran ağrısı ve hassasiyeti eşlik eder. İlk, Amerikalı cerrah John Benjamin Murphy (1857–1916) tanımlamıştır.

McBurney Noktası

Spina iliaka anterior superiordan üçte bir uzaklıktaki nokta (göbeğe). Apendiksin çekumdan çıktığı noktadır. Apandisitte bu noktada ağrı, hassasiyet ve defans olur.

McBurney İnsizyonu

McBurney noktasından geçen oblik insizyon. Kesinin 1/3 ü McBurney noktasının üstünde, 2/3’ü altında kalacak şekilde yapılır.

Sensation des flots (dalgalanma hissi)

Bir yardımcı karın ortasına vertikal olarak elinin kenarıyla bastırır. Muayeneyi yapan kişi sağ taraftan bir fiske vurur, dalgalanma hissini solda hisseder (ya da tersi).

Ballotman (buz bulgusu, signe de glaçon)

Eliniz karına temas halindeyken, elinizi kaldırmadan vuruyormuş gibi hızlıca bastırın. Asit işinde yüzen kitleler, büyümüş karaciğer yada dalak elinize çarpar.

Charcot Triadı

Kolanjit belirtisidir. Sağ üst kadran ağrısı, sarılık ve ateş. İlk, Fransız nörolog Jean-Martin Charcot (1825–1893) tanımlamıştır.

Courvoisier-Terrier Bulgusu (Courvoisier Kanunu)

Hassas olmayan hidropik safra kesesi, şişliğin safra taşındal olmadığını ifade eder ve sarılık eşlik eder. Pankreas, safra yolları ve safra kesesi kanserini düşündürür. İlk olarak, İsviçreli cerrah Ludwig Georg Courvoisier (1843 – 1918) tanımlamıştır.

Sandblom Triadı

Hemobilide görülür. Melena, obstrüktif ikter, bilier kolik.

Saint Triadı

Safra kesesi taşı, divertikülozis, hiatus hernisi.

Virchow Triadı

Hiperkoagülobilite, staz, endotel yaralanması.

Klepotaj

Epigastrik bölgeye (mide üzerine) hızlı hızlı bastırıldığında, çalkantı sesi gelmesidir. Pilor stenozu bulgusudur.

Borborygmi

Gurultu. Bağırsak seslerinin çıplak kulakla duyulması.

Virchow Nodülü

Sol supraklaviküler lenf nodülü. Karından gelen lenfatik akımı aldığı için karın içinde ve özellikle de ilerlemiş mide kanserinde metastatik büyüme olur. İlk Alman patolog Rudolf Virchow (1821–1902) mide kanseri ile bu bağlantıyı tanımlamıştır (1848).

Sister Mary Joseph nodülü

Göbekte palpabl nodül.  En çok mide kanseri metastazına bağlıdır. Pankreas, kolon, over ve uterus kanserlerinde de görülebilir. İlk, cerrahi hemşiresi Sister Mary Joseph Dempsey (Julia Dempsey; 1856-1939) tarafından fark edilmiş, yanında çalıştığı cerrah William J. Mayo’ ya bildirmiş, o da bunu 1928 yılında makale olarak yayımlatmıştır.

Irish Nodülü

Mide kanserinde sol aksillada görülen metastatik lenf nodu.

Blummer Rafı (Shelf)

ide kanserinin rektouterin (Douglas) veya rektovezikal fossaya metastazını gösterir. Rektal tuşede, metastaz önde raf gibi hissedilir.

Fötor hepatikus

Karaciğer yewtmezliğinin son döneminde hastanın nefesindeki gaita benzeri kötü kokudur. Genellikle hepatik ansefalopati de eşlik eder. Portosistemik şantlarla karaciğeri bypass ederek dolaşıma karışan tiyoller, amonyak ve keton bu kokunun nedenidir.

Ksantoma - ksantolezma (xanthoma-xanthelesma)

Vücuddun herhangi bir yerindeki sarı, ciltaltı kolesterol birikintilerine ksantom, göz kapağında olanlara ksantolesma denir. Genellikle hiperlipidemi, kronik safra yolu obstrüksiyonları ve primer bilier sirozda görülür.

Kayser–Fleischer Halkası

Wilson hastalığında görülen irisin çevresindeki koyu kahverengi halkadır. Korneada bakır birikimine bağlıdır.

Palmar Eritem

Avuç içinde kızarıklık. Çoğunlukla portal hipertansiyon, kronik karaciğer hastalığı, gebelik, polisitemi,tirotoksikozda görülür.

Flapping teremor (Asterixis)

Eller bilekten ekstansiyona getirildiğinde ortaya çıkan kaba tremor. Daha çok kronik karaciğer hastalığında görülmekle birlikte tüm metabolik ensefalopatilerde (KBY,KKY solunum yetmezliği gibi) ortaya çıkabilir.

PA Akciğer Grafisi (.../.../...) :

EKG (.../.../...) :

Biyokimya (Normal Değerleri)

Glukoz (75-105 mg/dl)

Glukoz (Normal Değeri: 75-105 mg/dl)

Diyabet Tanısı

Test Normal değer Bozulmuş glukoz regülasyonu Diyabet
 AKŞ *  <100  100-125  >125
 OGTT **  <140 140-200  >200
 Hb A1c  <5.7  5.7-6.5  >6-5

 

AKŞ * : Açlık kan şekeri

OGTT ** : Oral glukoz tolerans testi

Üre (10-40 mg/dl)
BUN (5-20 mg/dl

Üre (Normal Değeri: 10-40 mg/dl)
BUN (Normal Değeri: 5-20 mg/dl

  • Üre ve BUN düzeyi böbrek sağlığını gösterir. Protein sindirimi ile açığa çıkan amaonyak, üreye dönüştürülürür (üre siklusu) ve böbreklerle atılır.
  • BUN ve ürenin arttığı durumlar: GFR düşmesi (böbrek yetmezliği, hipovolemi, dehidratasyon, kanama, şok), fazla proteinli diyet.
  • BUN ve ürenin düştüğü durumlar:Karaciğer yetmezliği, anabolik durum, uygunsuz ADH sendromu
Kreatinin (0,5-1 mg/dl)

Kreatinin (Normal Değeri: 0,5-1 mg/dl)

  • Böbrek sağlığını gösterir. Kreatinin vücuttaki kas metabolizması ile açığa çıkan bir atıktır. Kreatinden oluşur. Kan düzeyi açlık ve tokluktan etkilenmez. Böbrekten atılımla birlikte üretim de önemlidir. Kas kitlesi fazla olanlarda daha fazla, yaşlı ve malnütrisyonu olanlarda daha düşük çıkar.
  • BUN/Kreatinin oranı >15 ise prerenal (dehidratasyon, şok vb) yada postrenal (obstüksiyon), <15 ise renal kaynaklı (KBY) olduğunu gösterir.
Trigliserit (50-200 mg/dl)
Total Kolesterol (110-200 mg/dl)
HDL-Kolesterol (40-80 mg/dl)
LDL-Kolesterol (85-125 mg/dl)

Trigliserit (Normal Değeri: 50-200 mg/dl)
Total Kolesterol (Normal Değeri: 110-200 mg/dl)
HDL-Kolesterol (Normal Değeri: 40-80 mg/dl)
LDL-Kolesterol (Normal Değeri: 85-125 mg/dl)

  • Bu testlere lipid profili/paneli de denir. Total kolesterol ve HDL-kolesterol tokken de ölçülebilir ancak genelde tüm lipid profili istendiğinden 12 saatlik açlık gereklidir. Kan lipidleri başlıca iki çeşittir. Trigliserid ve kolesterol. Lipidler suda çözünmedikleri için proteinlere bağlı olarak taşınırlar (lipoproteinler). Hiperlipidemidi (dislipidemi) kolesterol ve-veya trigliserid ve LDL seviyelerinin yükselmesidir. Kardiovasküler hastalıklar için büyük risk oluştururlar. HDL kollesterol kalp damar hastalıklarından koruyucudur (iyi huylu kolesterol). Bu testlere lipid profili/paneli de denir. Doğru ölçüm için 12 saatlik açlık gereklidir.
LDH (50-150 U/L)

Laktat dehidrogenaz (LDH) (Normal Değeri: 50-150 U/L)

  • Laktat dehidrogenaz (LDH) laktat ile privatın birbirlerine dönüşümünü katalizleyen enzimdir. Vücuttaki tüm hücrelerde bulunur.
  • En yüksek konsantrasyonda,kalp, karaciğer, kas, böbrek, akciğer ve kan da (eritrosit) bulunur ve bunların hastalıklarında yükselir. Megaloblastik anemi, pernisiyöz anemi, Hodgkin hastalığı, karın içi ve akciğer kanserleri, şok ve hipokside ciddi derecede yükselir.
  • Miyokard enfarktüsü (MI), akciğer embolisi, lösemi, hemolitik anemiinfeksiyoz mononükleaz, karaciğer ve böbrek hastalıklarında orta-hafif yükselme olur.
  • Karaciğer hastalıklarındaki Laktat dehidrogenaz (LDH) artışı, aspartat aminotransferaz (AST) ve alanin aminotransferaz daki artışlar kadar değildir.
  • Eritrosit içindeki Laktat dehidrogenaz (LDH), serumdakinden kat kat fazladır. İn vitro hemolizin (pnömatik tüp, aşırı çalkalanma, tarvmatik kan alma) en hassas göstergesidir. Diğer bir deyişle hemolizli kanda çalışılmamalıdır.
AST (SGOT) (0-50 U/L)

Aspartat aminotransferaz (AST, SGOT) (Normal Değeri: 0-50 U/L)

  • Aspartat aminotransferaz (AST) karaciğer hastalıklarında ve özellikle parankim hasarına bağlı gelişenlerin tanı ve takibinde kullanılır. Aspartat aminotransferaz (AST), karaciğer, kalp, iskelet kası ve böbrekte bulunur.Ciddi artışlar (en az on kat, genellile 20-50 kat, 100 kata kadar artabilir) Miyokard infarktüsünde, akut karaciğer hücre hasarında (viral hepatit, iskemi, toksik hepatit) yükselir.Hafif-orta artışlar muskular distrofi, akut pankreatit, ezilme türü kas yaralanmalarında görülür.
  • ALT/AST oranı çoğu hastalıkta 1 den küçük (AST daha fazla artar) iken viral hepatitlerde 1 den büyüktür (ALT daha fazla artar).
ALT (SGPT) (0-50 U/L)

Alanin aminotrasferaz (ALT, SGPT) (Normal Değeri: 0-50 U/L)

  • Alanin aminotrasferaz (ALT) karaciğer nekrozuyla karakterize hastalıkların tanı ve takibinde kullanılır. Primer olarak karaciğerde bulunur. Karaciğer hastalığında klinik semptomlardan bile önce yükselir. Alanin aminotrasferaz (ALT) karaciğer için AST den daha spesifiktir. Ancak Aspartat aminotransferaz (AST) daha geç düşer.
  • Ciddi artışlar (en az on kat, genellile 20-50 kat, 100 kata kadar artabilir) akut karaciğer hücre hasarında (viral hepatit, iskemi, toksik hepatit) yükselir.
Total Bilirubin (0.3-1.2 mg/dl)
Direkt Bilirubin (0-0.2 mg/dl)
İndirekt Bilirubin (0.3-1 mg/dl)

Total Bilirubin (Normal değeri: (0.3-1.2 mg/dl))
Direkt bilirubin (Normal değeri: (0-0.2 mg/dl))
İndirekt Bilirubin (Normal değeri: (0.3-1 mg/dl))

  • Sarılık ve karaciğer fonksiyonlarını değerlendirmede kullanılır.
  • Bilirubinin %85 i hemoglobin yıkımından, %15 i eritrosit prekürsörlerinin kemik iliğinde yıkımından ve diğer hem içeren bileşiklerden oluşur. Periferde oluştuktan sonra, hepatositler bilurubini alır, glukuronik asit ile konjuge eder ve mono ve diglukuronid olarak safraya salgılar.
  • Sarılığa neden olan hastalıklar, artmış bilirubin üretimi (hemoliz, inefektif eritropoez), bilirubik ekskresyonunda azalma (obstrüksiyon, hepatit) ve anormal bilirubin metabolizmasından (herediter ve neonatal sarılık) kaynaklanır.
  • Direkt bilirubinemi yapan kalıtsal hastalıklar Dubin-Johnson ve Rotor sendromlarıdır. Yenidoğanda görülen fizyolojik sarılık indirekt hiperbilirubinemiye bağlıdır. Bilier atrezide ise direkt bilirubinemi olur.
  • Crigler-Najjar sendromlarında bilirubin UDP-glukuronil transferaz enzim aktivitesi yoktur (tip 1) ya da azalmıştır (tip 2). Bilirubin ekskresyonu azalır ve indirekt hiperbilirubinemi gelişir.
  • Hepatosellüler hastalıklarda hem konjuge hem de unkonjuge blirubin yükselir. Safra yolu tıkanmalarında (pankreas başı kanseri, safra yolu kanseri, safra kesesi kanseri, koledok taşı) indirekt bilirubin de yükselmekle beraber direkt bilirubin artışı çok daha belirgindir.
  • Laboratuvarlarda total bilirubin ve direkt bilirubin ölçülür. Aradaki fark indirekt bilirubin olarak hesaplanır.
Total Protein (6.5-8.5 g/dL)
Albumin (3.5-5.5 g/dL)
Globulin (2.6-4.6 g/dL)

Total Protein (Normal değeri: (6.5-8.5 mg/dL))

Albumin: (Normal değeri: (3.5-5.5 mg/dL))

Globulin: (Normal değeri: (2.6-4.6 g/dL))

  • Karaciğer, böbrek, kemik iliği ve beslenme durumunu değerlendirmek için kullanılır.
  • Plazma proteinlerinin çoğu karaciğerde (albumin), immunoglobulinler lenf nodları, dalak ve kemik iliğindeki mononükleeer hücrelerde (lenfosit) üretilir.
  • Albumin genellikle beslenme durumunun değerlendirilmesinde kullanılır. Total plazma proteininin %55-65 i albumindir. Plazma onkotik basıncını oluşturur, birçok madde albumine bağlanarak taşınır ve depolanır, albumin endojen aminoasit kaynağıdır. Albumin birçok maddeye bağlanarak onları suda çözünebilir hale getirir (bilirubin, kalsiyum, uzun zincirli yağ asitleri, toksik ağır metal iyonları ve çeşitli ilaçlar). Çeşitli faktörler hipoalbuminemi yapar: Azalmış sentez, karaciğer hastalığına bağlı(primer) veya azalmış protein alımı (sekonder); travmaya ve inflamasyona bağlı artmış katabolizma; aminoasitlerin malabsorbsiyonu ve artmış böbreklerden kayıp (nefrotik sendrom)
  • Hemokonsantrasyonda relatif hiperproteinemiye, hemodilüsyon da relatif hipoproteinemiye neden olur.
  • Serum proteininin çoğu albumindir. Albumin düzeyi düşüklüğü, total protein miktarının da düşmesine neden olur.
    İnflamatuar hastalıklarda poliklonal protein artışı, hematopoetik hastalıklarda monoklonal protein artışı olur (multiple myeloma, Waldenstrom's macroglobulinemia, monoclonal gammopathy).
  • Hipoproteinemi azalmış üretim (karaciğer hastalığı, hipogamaglobulinemi), malnütrisyon, travmada aynı zamanda negatif akut faz reaktanı olaral albuminin düşüşü yada artmış kayba bağlıdır (nefrotik sendrom, protein loosing enteropati.

Albumin/Globulin Oranı (Normal değer 1den biraz fazladır)

  • Düşük Albumin/Globulin (A/G) oranı: Globulin üretim artışı (multipl myelom, otoimmun hastalıklar), albumin üretiminde azalma veya kayıp (siroz ve nefrotik sendrom).
  • Yüksef Albumin/Globulin (A/G) oranı: Bazı genetik hastalıklarda görülen immunoglobilin eksiklikleri ve bazı lösemilerde.
  • Hemodilüsyon ve hemokonsantrasyonda total protein düzeyleri azalır ve artarken Albumin/Globulin (A/G) oranı sabit kalır.
Alkalen Fosfataz (30-120 U/L)
  • Alkalen Fosfataz (ALP) (Normal Değeri: 30-120 U/L )

  • Alkalen Fosfataz (ALP); karaciğer, kemik, bağırsak ve plasenta’da bulunur. İki ana gurup hastalığın tanısı ve takibinde kullanılır, hepato-bilier hastalıklar ve kemik hastalıkları (artmış osteoblastik aktivite).
  • Alkalen Fosfataz (ALP) tüm kolestazlarda, özelliklede obstrüktif ikterde artar (bilier kanalikül komşuluğundaki hepatositler daha çok ALP enzim sentezler). Ekstrahepatik bilier obstrüksiyonda (taş, periampuller bölge ca vb) yaklaşık üç kat artar. İntrahepatik obstrüksiyonda artış daha azdır. Tam obstrüksiyondlardan (10 kata kadar artabilir), kısmı obstrüksiyona göre artış daha fazladır. Kolestazda ALP artışı ile beraber GGT artışıda gözlenir. Kemik hastalıklarında GGT artışı gözlenmez.
  • Osteopblastik aktivitenin arttiğı Paget hastlığı (10-25 kat), hiperparatiroidi (hafif-orta artış), raşitizm (2-4 kat), osteomalazi (hafif-orta artış, kırıklar ve kemik metastazlarında da Alkalen Fosfataz (ALP) artar.
  • Gebeliğin 2-3. trimestirinde 2-3 kat Alkalen Fosfataz (ALP) artışı görülebilir ve plasenta kaynaklıdır.
GGT (0-38 U/L)

Gama Glutamil Transferaz (Gama Glutamil Transpeptidaz, GGT) (Normal Değeri: 0-38 U/L)

  • Gama Glutamil Transferaz (GGT), hepatobilier hastalıkların tanı ve takibinde kullanılır. Karaciğer hastalıklarının en hassas indikatörüdür. ALP artışının karaciğer den mi kemikten mi olduğunu ayırt etmede önemlidir. Karaciğer hastalıklarında ALP ile beraber GGT de artar. Alkolizmde ve alkolik sirozda da artar.
  • Gama Glutamil Transferaz (GGT), böbrek, karaciğer ve pankreas hücrelerinde bulunur. Hatta en fazla böbrekte bulunur. Ama serumdaki artışlar hepatobilier hastalıklara bağlıdır. Bilier obstrüksiyon, kolanjit ve kolesistitte 5-30 kat artar ve ALP, AST, ALT ‘den daha spesifiktir. Diğer enzimlerden daha çabuk artar ve daha uzun süre yüksek kalır. Viral hepaptitlerde 2-5 kat artar, bu durumda transaminazlar (AST, ALT) daha değerlidir.
  • Primer ve metastatik karaciğer kanserlerinde de Gama Glutamil Transferaz (GGT) artışı belirgindir.
  • Fenitoin ve fenobarbital türü ilaçlarda Gama Glutamil Transferaz (GGT) yi artırır.
Sodyum (135-145 mmol/L)

Sodyum (Normal Değeri: 135-145 mmol/L)

  • Asit-baz, sıvı-elektrolit ve dehidratasyonun değerlendirilmesinde kullanılır. Ana ekstrasellüler katyondur. Plasma osmolaritesinin yarısından sorumludur. Bu yüzden ekstrasellüler sıvı dağılımında ana rolü oynar.
  • Hiponatremi yetersiz sodyum alımı (örn dekstrozla replasman) ile birlikte GİS (kusma, diyare), böbrek ve terleme ye bağlıdır. Böbrekten kayıp, diüretik aldosteron yetmezliğine de bağlı olabilir. Nefrotik sendrom, hipoproteinemi ve konjestif kalp yetmezliğinde de hiponatremi gelişebilir. Hiponaterminin belirtileri beyin ödemine bağlıdır (halsizlik, nöbet, koma ve ölüm).
  • Hipernatremi genellikle az sodyum içeren vücut sıvılarının kaybıyla olur. Karaciğer hastalığı, kalp yetmezliği, gebelik, yanık ve ozmotik diüreze bağlı gelişir. Diabetes insipidus (Azalmış ADH), hipotonik kayba rağmen parenteral tuzlu serumlar da hipernatremi yapar. Diğer nedenler, Dehidratasyon, hiperaldosteronizm (renal sodyum tutulması), Cushing sendromu ve diabetik ketoasidoz dur.
  • Hipernatremi belirtileri, susama, şuur bulanıklığı, nöbet, koma ve ölümle sonuçlanabilir.
Potasyum (3.5-5.5 mmol/L)

Potasyum (Normal Değeri: 3.5-5.5 mmol/L)

  • Elektrolit dengesi, ritim bozukluğu, kas güçsüzlüğü, hepatik ensefalopati ve bödrek yetmezliğini değerlendirmede kullanılır.
  • Potasyum birçok tedavi sırasında izlenir. Özellikle diabetik ketoasidoz ve intravenöz sıvı tedavilerinde izlenmelidir.
  • Potasyom ana hücre içi katyondur.
  • Hipopotasemide kas güçsüzlüğü, irritabilite ve sonumda paralizi görülür. Kalpte, taşikardi ve diğer ritim bozuklukları (EKG de belli olur) ve kardiak arreste neden olur.
  • Kusma, diyare, alkolizm, folik asit yetmezliği ve aldosteronizmde görülür.
  • 6mmol/L belirtiler ortaya çıkar. >10 mmol/L düzey çoğunlukla ölümcüldür.
Klor (85-110 mmol/L)

Klor (Normal Değeri: 85-110 mmol/L)

  • Sıvı-elektrolit ve asit-baz dengesini değerlendirmede kullanılır.
  • Ekstrasellüler sıvının ana anyonudur. Vücut suyu dağılımı, osmotik basınç ve anyon-katyon dengesinde önemli rolü vardır.
  • Hiperkloremi nedenleri: Dehidratasyon, renal tübüler asidoz, akut böbrek yetmezliği, uzamış diyare ve sodyumbikarbonat kaybı (pankreatik fistül), diabetes insipidus, adrenokortikal hiperfonksiyon, salisilat zehirlenmesi ve fazla izotonik serum verilmesi.
  • Hipokloremi nedenleri: Aşırı hidrasyon, kronik respiratuar asidoz, tuz kaybettirici nefritler, metabolik alkaloz, konjestif kalp yetmezliği, Addison krizi, bazı metabolik asidozlar, uzamış kusma ya da nazogastrikten kayıp, aldosteronizm, uygunsuz ADH sendromu ve ekstrasellüler volümün arttığı durumlar (hipoproteinemi, kalp yetmezliği)
Kalsiyum (8.5-10.5 mg/dl)

Kalsiyum (Normal Değeri: 8.5-10.5 mg/dl)

  • Oldukça geniş yelpazede bir hastalık gurubunun tanı ve takibinde kullanılır. Kemik, böbrek, paratiroid bezi ve gastrointestinal sistem. D vitamini ve protein düzeyleri de serum kalsiyumunu etkiler.
  • Vücuttaki kalsiyum miktarı 1 kilogramın üzerindedir (vücut ağırlığının %2si). Bunun %99’u kemiklerde (hidroksiapatit olarak), %1’i kemik dışı intrasellüler ve ekstrasellüler sıvıdadır.Serum kalsiyumunun %40’ı proteinlere bağlı, %10’u inorganik bileşik, %50’si iyonize kalsiyumdur. Kalsiyum iyonu kalp ve iskelet kasının kontraktilitesini etkiler ve sinir sisteminin fonksiyonları için gereklidir. Ayrıca, kalsiyum iyonları kanın pıhtılaşmasında ve kemik mineralizasyonunda önemli bir rol oynar.
  • Hipokalsemi nedenleri: Paratiroid bezlerinin ya da D vitemininin yetersizliği. Ayrıca kronik böbrek yetmezliğinde sıklıkla hipokalsemi görülür çünkü vitamin D sentezi düşmüştür, hiperfosfatemi vardır ve iskelet sisteminde parathormona karşı bir rezistans vardır. Hipokalseminin karakteristik belirtisi tetani ve osteomalazidir. Hipokalsemi tedavisinde hedef 8.0-8.5 mg/dl değerine ulaşmaktır, böylece tetani önlenebilir. Semtomatik hipokalsemide IV kalsiyum uygulanır.
  • Hiperkalsemi nedenleri: İskelet sisteminden mobilizasyon ya da bağırsaklardan artmış emilime bağlıdır. Çoğu primer hiperparatiroidizme (pHPT) bağlıdır. Diğer nedenler şu kanserlerin kemik metastazına bağlıdır; meme, prostat, tiroid ve akciğer. Prmer hiperparatiroidisi olup kemik hastalığı, böbrek taşı, kaşıntı ve diğer belirtiler paratiroidektomi endikasyonudur. Ciddi hiperkalsemi kalpte ritim bozukluklarına neden olabilir. Belirtiler >11.5 mg/dl sıklıkla ortaya çıkar. >12 mg/dl kritik değerdir (tedavi gerektirir), >15 mg/dl acil bir durumdur.
Fosfor (2.5-4.5 mg/dl)

Fosfor (Normal Değeri: 2.5-4.5 mg/dl)

  • Kemik, paratiroid ve böbrek hastalıklarının tanı ve takibinde kullanılır.
    Fosforun %88’i kemiklerde bulunur (hidroksi apatit olarak). Geriye kalanı karbonhidrat metabolizmasında, fosfolipidlerin, kükleik asitlerin ve adenozin trifosfatın (ATP) yapısında bulunur. Fosfor kanda inorganik fosfat olarak bulunur ve fosforik asite bağlıdır. Serum 2.5-4.5 mg/dL inorganik fosfat içerir.
  • Hipofosfatemi: Fosfatın ekstrasellüler ssıvıdan intrasellüler sıvıya geçişi, böbrekten fosfat kaybı, GİS ten fosfat kaybı, intrasellüler depolardan fosfat kaybı. < 1.5 mg/dL değer kas güçsüzlüğü, hemoliz, koma, kemik deformitesi ve kemik gelişiminde bozukluğa neden olur. >1 mg/dL hayati tehlike oluşturur.
  • Hiperfosfatemi: Böbrek yetmezliği, artmış fosfat alımı, dokulardan extrasellüler alana fosfat geçişi. Serum fosforunun hızlı yükselmesi, hipokalsemi ve tetani, nöbet ve hipotansiyona neden olur. Uzun dönemde yumuşak dokularda kalsifikasyon görülür.
CPK (25-200 U/L)

Kreatin Fosfokinaz (CPK, Kreatin Kinaz, CK) (Normal Değeri: 25-200 U/L)

  • Miyokard enfarktüsü ve miyopatilerde (Duchenne muskuler distrofi gibi (50 kata kadar artış)) tanı ve takip için kullanılır.
  • Kreatin kinaz aktivitesi en çok çizgili kas, kalp kası ve beyinde bulunur. Myokard infarktüsü, serebrovasküler olaylarda artar. Miyozit, polimyozit ve hipotiroidide de artar. Parkinsonda CK normaldir. Malign hipertermide de çok yüksek CK değerleri ölçülür.
  • Miyokard infarktüsünde hasarlı kalp kası hücrelerinden CK salınır. Artış 4-8 saat sonra olur, 12-24 saat sonra maksimumdur, 3-4 gün sonra normale döner. Artık CK nın yerini troponıin T ve I almıştır.
  • CK değeri tiroid hormonlarıyla zıt bir ilişkisi vardır. Hipotiroidililerin yaklaşık %60’ında, yaklaşık 5 kat bir CK artışı görülür. Bu artış 50 kata kadar çıkabilir.
  • Ağır spor, kas travması (dövüş sporları, trafik kazaları, intramuskuler enjeksiyonlar, cerrahi, konvülsiyon, arı sokması ve yanıklar) serum kreatin kinaz seviyesini yükseltebilir.
CK-MB (0.4 ng/mL)

CK-MB (Normal Değeri: 0.4 ng/mL)

  • Kalp krizi tanısında kullanılır.
  • Kreatin kinazın (CK) üç izoenzimi vardır. CK-BB, CK-MM ve CK-MB. CK-MB nin ana kaynağı kalp kasıdır.
  • CK-MB’nin arttığı durumlar: Miyokard infarktüsü ve diğer myokard hasarları, polimyozit ve rabdomyoliz, karbonmonoksit zehirlenmesi, ezilme tipi yaralanmalar, pulmoner emboli, hipotiroidi, kas distrofisi.
  • CKMB göğüs ağrısından 3-8 saat sonra yükselir. 12-24 saat sonra en üst düzeye çıkar, 24-48 saat sonra normale döner.
Troponin-I (0-0.4 ng/ml)

Troponin -I (Normal Değeri: 0-0.4 ng/ml)

  • Troponin, çizgili kaslardaki bir protein kompleksidir. 3 parçadan oluşur (C, T, I). Troponin I nın üç izoformu vardır, kalp kası, yavaş çalışan iskelet kası ve hızlı çalışan iskelet kası.
  •  Kardiak protein izoformu kalp krizi tanısında oldukça spesifiktir. Göğüs ağrısından, 3-6 saat sonra artar, 12-16 saat sonra en yüksek seviyeye ulaşır, 5-9 gün sonra normale döner.
  • Sadece enfarktüste değil, kalp kası hasarlarında da Troponin I artar. Myokardit, kalp cerrahisi, angina, unstable angina, konjestif kalp yetmezliği ve pulmoner embolide de troponin I artışı görülür.
Amilaz (30-100 U/L)

Amilaz (Normal Değeri: 30-100 U/L)

  • Pankreatit tanısında kullanılır. Tükrük bezi ve pankreastan salgılanır. Karbonhidratları parçalayan enzimdir. Ayrıca az miktarda ince bağırsak mukozası, over, plasenta, karaciğer ve fallop tülreinde de üretilir. Pankreatik amilaz (p-amilaz) çalışılabiliyorsa, akut pankreatitte en değerli testtir.
  • Pankreatitte amilaz 12 saat içinde yükselir, 3-4 gün sürer.
Lipaz (20-70 U/L)

Lipaz (Normal Değeri: 20-70 U/L)

  • Pankreatit tanısında kullanılır. Lipaz yağ sindirimini sağlar. Pankreas ana kaynaktır.
  • Pankreatitte lipaz 4-8 sat içinde artar, 7-10 gün sürebilir.
Serum Demiri (60-10 mg/dl)

Demir (Normal Değeri: 60-10 mg/dl)

  1. Demir eksikliğinin nedenleri: Kronik GİS kanama (gizli kanama), fazla menstüreel kanama (menoraji), demir emiliminin bozulması, diyetle yetersiz alım, gebelik.
  2. Demir yüksekliğinin nedenleri: Homokromatoz, hemoliz, hemolitik anemi, hepatik nekroz, hepatit, B-12 ve B-6 eksikliği, demir intoksikasyonu, fazla kan transfüzyonu.
Demir Bağ Kap (150300 ug/dl)
Magnezyum (2-2.5 m/dl)

Hemorgam - Tam Kan Sayımı (Normal Değerleri)

BK (4-10 bin/µL)
Hb (13.5-17 g/dl)
Htc (%40-50)
Plt (150-400 bin/µL)
MCV (80-95 fL)
Nötrofil (%40-75)
Kanana Zamanı (2-5 dk)
Pıhtılaşma Zamanı (2-6 dk)
PT (9.5-12.5 sn)
APTT (25.5-38.5 sn)
INR (1)
CRP ()
Sedimantasyon (E=Yaş/2, K=(yaş+10)/2)
Fibrinojen (2-4 g/L)

Tam Kan Sayımı ve Normal Değerleri (Complete Blood Count, CBC, Hemogram)

Tam kan sayımı, genel sağlık durumunun değerlendirilmesi ve anemi, infeksiyon, lösemi gibi çok çeşitli hastalıkların tanısında kullanılır.

Tam kan sayımında nelere bakılır: Tam kan sayımı, beyaz küre (lökosit), kırmızı küre (eritrosit), hemoglobin, hematokrit, trombosit (platelet) sayımını kapsar.

Tam kan sayımında, hemoglobin ve eritrosit sayısının düşüklüğüne anemi denir. Anemi, halsizlik ve yorgunluğa neden olur. Anemi, çeşitli vitamin (B12) ve demir eksikliği, kan kaybı (GİS, menoraji) yada diğer altta yatan hastalıklara bağlıdır.

Tam kan sayımında, eritrosit fazlalığına eritrositoz denir. Hemoglobin ve hematokrit düzeyi de artmıştır. Genellikle polistemia vera ve kalp hastalıklarına bağlıdır.

Tam kan sayımında, beyaz küre düşüklüğü yani lökopeni, otoimmun hastalıklarda, kanserlerde, kemik iliği hastalıklarında, kemoterapide ve sepsiste saptanır.

Tam kan sayımında, beyaz kürenin yüksekliği (lökositoz), genellikle infeksiyon (bakteriyel ya da viral) ya da inflamasyon göstergesidir. Lökositozun diğer nedenleri, ALL (akut lenfositik lösemi), AML (akut myeloblastik lösemi), alerji, KLL (kronik lenfositik lösemi), KML (kronik myelositik lösemi), kortikosteroid ve adrenalin gibi ilaçlar, myelofibroz, polistemia vera, romatoid artrit, sigara, tüberküloz.

Tam kan sayımında, beyaz küre, eritrosit ve trombasitin üçünün birinden düşmesine pansitopeni denir. İki hücrenin düşmesine bisitopeni denir. Pansitopeni ile aynı şekilde değerlendirilir.

 

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Blood Cell Count 
  2. Mayo Clinic, Tests and Procedures. CBC with Differential, Blood

Tam İdrar Tahlili (Tetkiki) (TİT) (Normal Değerleri)

Dansite,1.005-1.025)
pH (4.5-8)
Bilirubin (Negatif)
Hemoglobin/kan (negatif)
Berraklık (Berrak)
Renk (Sarı)
Gkukoz (Negatif)
Keton (Negatif)
Lökosit Esteraz (Negatif)
Nitrit (Negatif)
Protein (Negatif)
Ürobilinojen (Normal)
Bakteri (Negatif)

Tam İdrar Tahlili ve Normal Değerleri

Tam idrar tahlili, idrar yolu infeksiyonu, böbrek hastalıkları ve diabet gibi birçok hastalıkta kullanılır. Rutin check-up da, gebelik takibinde, preoperatifolarak da istenmektedir.

Tam idrar tahlilinde idrar 3 yönden değerlendirilir. Görsel, stick ile ve mikroskopik.

  1. Tam idrar tahlilinde idrarın görünüşü: Normalde berraktır. Bulanıklık yada anormal bir koku bir sorun göstergesidir. İdrarda kan bulunması onu kırmızı ya da kahverengi yapar. Bulanıklık infeksiyon göstergesidir. İdrar rengi yenen gıdalar ya da ilaçlardan etkilenebilir.
  2. Tam idrar tahlilinde stick test (strip): Bir plastik çubuk üzerinde çeşitli kimyasallar bulunur. İdrar içine daldırıldığında oluşan renk değişimleri incelenir.
  3. Tam idrar tahlilinde Dipstick test ile ölçülen parametreler
  • Asidite, pH: Anormallikleri idrar yolu ya da böbrek hastalıklarını gösterir.
  • Konsantrasyon (dansite): Yüksek dansite genellikle dehidratasyondan kaynaklanır.
  • Protein: Az miktarda protein normaldir. Büyük miktarda protein bulunması böbrek hastalığı göstergesidir.
  • Şeker (glukoz): Normalde ölçülemeyecek kadar azdır. İdrarda şeker (glukoz) saptanması şeker hastalığını gösterir.
  • Keton: Diyabet göstergesidir
  • Bilirubin: İdrarda bilirubin tıkanma sarılığı ya da karaciğer hastalığı göstergesidir.
  • İnfeksiyon göstergeleri: Nitrit, lökosit esteraz.
  • Kan (eritrosit): İdrarda kan tespit edilmesine hematüri denir. Böbrek hastalığı, infeksiyon, ürolitiazis, böbrek ya da mesane kanserini düşündürür.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Urinalysis
  2. Mayo Clinic, Tests and Procedures Urinalysis

İdrar Mikroskopisi (Normal Değerleri)

Eritrosit (≤ 2/hpf)
Lökosit (≤ 2-5/hpf)
Epitel (≤ 15-20/hpf)
Hyalin silindir (0-5)
Kristal (Nadir)
Bakteri (Negatif)
Maya (Negatif)

Tam idrar tahlilinde mikroskopik muayene

Lökosit idrar yolu infeksiyonu, eritrosit böbrek hastalığı, ürolitiazis ve böbrek-mesane kanseri, epitel kontaminasyonu (idrar tahlilinin tekrarlanması gerekir), bakteri ve maya infeksiyonu, hyalin silindir böbrek hastalığını, kristal ürolitiazisi gösterir.

Hepatit Markerları ve HIV Testi (Normal Değerleri)

HBs Ag (Negatif)
Anti HBs (Negatif (>10 IU/L bağışık))
Anti HCV (Negatif)
Anti-HIV Ag/Ab (Negatif)

Hepatit B Testi (Markerları)  ve Normal Değerleri

Hepatit B Testi, hastanın hepatit B virüsü ile daha önce karşılaşıp karşılaşmadığı ve HBV (hepatit B virüs) enfeksiyonunda iyileşmenin takibi için kullanılır.

Hepatit B tüm dünyada endemiktir. Enfeksiyon kan transfüzyonu, bağımlıların aynı iğneyi kullanması ile kolayca bulaşır. Ayrıca virüs tüm vücut sıvılarında bulunur ve oral ve genital yolla da yayılır. Anneden bebeğe tansplasental olarak bulaşmaz ama doğum esnasında bulaşabilir.

Hepatit B Testinde, hepatit B yüzey antijeninin (HBsAg) bulunması akut veya kronik hepatit B enfeksiyonunu gösterir. Klinik hastalıktan önce HBsAg yükselir. Klinik hastalıktan sonra yavaş yavaş düşer ve kaybolur. Hepatit B Testinde, HBsAg kaybolduktan sonra serumda hepatit B yüzey antikoru (anti-HBs) ortaya çıkar. Bu iki olay arasında genellikle belli bir zaman aralığı bulunur ve buna pencere dönemi denir. Hepatit B Testinde, hastaların %10 unda HBsAg kaybolmaz, anti-HBs ortaya çıkmaz, bunlar kronik taşıyıcı olmuşlardır.

Hepatit B Testinde, tipik akut hepatit B enfeksiyonu sırasında, hepatit B kor antikoru (antiHBc), semptomlar belirmeden hemen önce ortaya çıkar. Prodrom döneminde, akut hastalık döneminde ve nekahat evresinde immünoglobulin M (IgM) şeklinde serumda saptanır. Hepatit B Testinde, total anti-HBc (IgG ve IgM) pencere döneminde de yüksektir. Hastalık iyileştikten sonrada düşük titrelerde de olsa saptanır. Bu yüzden geçirilmiş hepatit B enfeksiyonunun güvenilir bir göstergesidir. Hepatit B Testinde, Anti-HBc nin en yüksek titreleri kronik HBsAg taşıyıcılarında görülür.

Hepatit B Testinde, Anti-HBs varlığı, HBV ile karşılaşıldığını (aşı veya doğal infeksiyon) ve bağışıklık oluştuğunu gösterir. Düşük anti-HBs titreleri bağışıklığın yetersiz olduğunu gösterir.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Hepatitis B Antigens 
  2. NCBI (PubMed) MeSH Database, Hepatitis B Antibodies 
  3. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Hepatitis B Profile, Serum 

Tiroid Hormonları (Normal Değerleri)

TSH (0.4-4 µIU/L)
FT3 (2.5-5 pg/ml)
FT4 (0.6-1 ng/dl)

Tiroid Fonksiyon Testleri

Tiroid Hormonu Normal Değerleri
TSH (0.4-4 µIU/L)
FT3 (2.5-5 pg/ml)
FT4 (0.6-1 ng/dl)

  • Tiroid hormonları klasik negatif-feedback sistemi ile düzenlenir. Hipofiz bezi tiroid stimülan hormon (TSH) salgılar. Bu hormon tiroid bezinde tiroksin (T4) ve triiodotironin (T3) salgılatır. T3 ve T4 ise hipotalamus ve hipofizi dolayısıyla TRH ve TSH salınımını baskılar.
  • Tiroid fonksiyon testleri, tiroid hastalıklarında tanı ve takip amaçlı kullanılır.
  • TSH, T3 ve T4 tiroid fonksiyon testleridir. Bunların içinde TSH en hassas olanıdır. Subklinik hipertiroidide henüz T3, T4 artmadan TSH da düşüş (supresyon) saptanır.
  • Tirotoksikozda T3 ve T4 düzeylerinde artma, TSH da azalma saptanır. Tirotoksikoza neden olan hastalıklar
    • Graves hastalığı (diffüz toksik guatr),
    • Toksik moltinodüler guatr,
    • Toksik adenom ile
    • Lingual tiroid ve struma ovari gibi durumlardır.
  • Tiroid fonksiyon testlerinde tiroid hormonlarının düşük olmasına yani tiroid bezinin yeterli hormon üretememesine hipotiroidi denir. Nedenleri:
    • Otoimmun hastalıklar: Hashimoto tiroiditi
    • Tiroid cerrahisi (tiroidektomi)
    • Radyoaktif iyot tedavisi.
    • Baş ve boyun kanserlerinde uygulanan radyoterapi.
    • Lityum, psikiyatrik tedavide kullanılır
    • Konjenital hipotiroidi, enzim defektleri. Bebekler doğumda normaldir. Bu yüzden tarama yapılmakta.
    • Hipofiz hastalıkları, genellikle benign tümörlere bağlı yetersiz TSH üretimi.
    • Gebelik, postpartum hipotiroidi
    • İyot yetmezliği.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Thyroid Function Tests 
  2. NCBI (PubMed) MeSH Database, Thyroid Hormons 
  3. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Thyroid Function Testing 

Tümör Markerleri (Normal Değerleri)

Tümör markerleri
Başlıca kullanılan tümör markerleri; tiroglobulin (Tg), kalsitonin, PTH, AFP, CA72-4, CA 19-9, CEA, PSA, CA 15-3, CA 125.
CEA (Kolon) (0-3 ng/ml)
CA 19-9 (GI) (0-35 U/ml)
CA 72-4 (Mide) (0-8.2 ng/ml)
CA 15-3 (Meme) (0-31 U/ml)
AFP (Karaciğer) (0-15 ng/ml)
CA 125 (Over) (0-35 U/ml)
Tiroglobulin (1.5-30 pmol/L)
Kalsitonin (Erkek:<16 pg/ml, Kadın: <8 pg/ml)
Parathormon (Paratiroid hormon, PTH, 15-65 pg/mL)

Tümör Markerları (Belirteçleri) ve Normal Değerleri

Tümör markerleri (belirteçleri) nedir?

  • Tümör markerlarına, kanser kan testleri de diyebiliriz. Tümör markerları kanser hücrelerinin ürettiği ya da kansere cevap olarak üretilen maddelerdir. Bazen iyi huylu hastalıklarda da artarlar. Aslında çoğu tümör marker, sağlıklı hücrelerde de az miktarda üretilir. Bununla birlikte kansere özgü üretim çok daha fazla olmakta, bu yüzden kanserin tanı ve takibinde kullanılmaktadırlar. Tümör markerları kanda arttığı gibi, idrar, gaita, tümör dokusu ve vücut sıvılarında da bulunabilir (assit, plevral effüzyoni over ve pankreas kist içeriği gibi). Tümör markerlarının çoğu proteindir. Bununla birlikte günümüzde DNA da oluşan değişikliler de saptanarak tümör markerı olarak kullanılmaktadır.
  • Klinik olarak bir çok tümör markeri kullanılmaktadır. Bazı tümör markerlerı tek bir kanser türünü gösterirken, bazıları iki yada daha fazla kanserde artabilir. Henüz tüm kanserleri tespit edebilen bir tümör markerı mevcut değildir.

Tümör markerlarının kullanımındaki zorluklar

  • Bazen kanser dışı durumlarda ve hastalıklarda da tümör markerları artar.
  • Kişiler aynı kansere yakalanmış olsa bile, hepsinde aynı şekilde tümör markerı artışı gözlenmez.
  • Her kanser türü için belirlenmiş, bulunmuş bir tümör markerı da yoktur.

Kanser tedavisinde tümör markerleri nasıl kullanılır?

  • Tümör markerları, kanser tanısında ve tedavi sonrası nüks tespitinde kullanılır.
  • Tümör markerının seviyesinin artması, kansere işaret etmekle birlikte, tek başına yeterli değildir. Bu yüzden tümör markerları daima diğer tetkik ve tanı yöntemleriyle birlikte kullanılır (muayene, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme teknikleri, endoskopi, biyopsi vb)
  • Tümör markerları, tedaviden önce ölçülür ve başarılı bir tedaviden sonra düşmesi, normal düzeylere inmesi beklenir. Eğer tedaviden (cerrahiden) sonra tümör markerı düşmez ya da artarsa, kanserin tedaviye cevap vermediği ya da ameliyattan sonra geride kanser kaldığı düşünülür.
  • Bazı hastalıklarda tümör markerları hastalığın evresi ile doğru orantılı olarak artar.
  • Tümör markerları tedavi ile normal düzeye düştükten sonra tekrar yükselirse, kanserin nüks ettiğini düşündürür.

Tümör markerları tarama testi olarak kullanılabilir mi?

  • Tarama testlerinin amacı, hastalığa yakalanmamış bireylere belli bir yaştan sonra ve belli aralıklarla, bazı testler yaparak, hastalık oluşmadan önce yada erken evrede hastalığı yakalamaktır.
  • Örneğin meme kanserinde 40-45 yaşından sonra yıllık mamografi çekilerek, kanser öncüsü (kansere dönüşecek lezyonlar) ya da evre 1 kanserlerin yakalanması amaçlanır. Erken evrede teşhis, tedavi (kür, hastalıktan kurtulma) başarısını artırır, hastalıksız sağ kalım süresini uzatır.
  • Prostat spesifik antijen de (PSA) tarama testi olarak kullanılan bit tümör markerıdır. Ailesinde prostat kanseri öyküsü olanlarda ilk ölçüm 45 yaşında yapılırken, normal riskli erkeklerde 50 yaşında ölçüm yapılır.
  • Tümör markerlarının tarama amaçlı kullanılabilmesi için sensitivite ve spesifitesinin yüksek olması gerekir.
    • Sensitivite: Kanser olanların, tümör markerlarının yüksek çıkma oranı.
    • Spesifite: Kanser olmayanların, tümör markerlarının normal çıkma oranı.
    • Eğer testin sensitivitesi yüksekse, yalancı negatif sonuçlar da az olacaktır (Kanser varken, tümör markerinin düşük olması).
    • Eğer testin spesifitesi yüksekse, yalancı pozitif sonuçlar da az olacaktır (Kanser yokken, tümör markerinin yüksek olması).
  • Tümör belirteçleri, bir tümör tedavisine yanıt veya nüksü değerlendirmede son derece faydalı olsa da, tümör markerlarının çoğu kanser taraması yapacak kadar yeterince hassas (sensitif) veya özgül (spesifik) değildir. Bu yüzden de kanser taramasında kullanılmazlar.

Kanser ölümlerini azalttığı gösterilen tarama testleri nelerdir?

  • Kolorektal Kanser: Kolonoskopi, sigmoidoskopi ve gaitada gizli kan testi (Fecal Occult Blood Test, FOBT), sanal kolonoskopi (sanal görüntüler için kolona hava doldurularak tomografi çekilir).
  • Akciğer kanseri (sigara içenlerde): Düşük doz spiral bilgisayarlı tomografi
  • Meme kanseri: Doktor muayenesi ve kendi kendini muayene, mamografi (40 yaşından sonra kadınlarda. Risk faktörü varsa daha erken başlanır), meme MR (BRCA 1 ve 2 geni taşıyanlarda erken yaşta tarama)
  • Over kanseri: CA-125 testi. Bazı kliniklerde kullanılıyor.
  • Prostat kanseri: PSA testi, rektal muayene (tuşe) ile beraber yapılır. Prostat kanseri ölümlerine çok az veya hiç etkisi olmadığını, gereksiz tedavi ve ameliyata neden olduğunu gösterençalışmalar da bulunmakta.

Günümüzde Kullanılan Tümör Markerleri

Alpha-fetoprotein (AFP)

Kullanıldığı kanser türleri: Karaciğer kanseri ve germ hücreli tümörler
İncelenen Doku: Kan
Nasıl Kullanılır: Karaciğer kanseri teşhis ve tedaviye yanıtı takip; germ hücreli tümörlerin tedavi evresi, prognozu ve tedaviye yanıtı değerlendirmek için

Beta-insan koriyonik gonadotropin (beta-hCG, Beta-human chorionic gonadotropin)

Kanser türleri: Koryokarsinom ve germ hücreli tümörler
İncelenen Doku: İdrar ya da kan
Nasıl Kullanılır: Prognozu ve tedaviye yanıtı değerlendirmek için

BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonları

Kanser türü: Yumurtalık (over) kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tedavi seçimi için

BCR-ABL füzyon geni (Philadelphia kromozomu)

Kanser türü: Kronik miyeloid lösemi, akut lenfoblastik lösemi ve akut miyeloid lösemi
İncelenen Doku: Kan ve / veya kemik iliği
Nasıl kullanılır: Tanıyı doğrulamak, tedavi seçimi ve hastalık durumunu izlemek için

C-kit / CD117

Kanser türleri: Gastrointestinal stromal tümör ve mukozal melanom
İncelenen Doku: Tümör
Nasıl Kullanılır: Teşhis ve tedavinin seçimi.

CA15-3 / CA27.29

Kanser türü: Meme kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

CA19-9

Kanser türleri: Pankreas kanseri, safra kesesi kanseri, safra kanalı kanseri ve mide kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

CA-125

Kanser türü: Yumurtalık (over) kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl Kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

Kalsitonin

Kanser türü: Medüller tiroid kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

Karsinoembriyonik antijen (CEA)

Kanser türleri: Kolorektal kanser ve diğer bazı kanserler
İncelenen Doku: Kan
Nasıl Kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

CD20

Kanser Türü: Non-Hodgkin lenfoma
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tedavi seçimi

Kromogranin A (CGA)

Kanser türü: Nöroendokrin tümörler
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tanı, tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

Kromozomlar 3, 7, 17 ve 9p21

Kanser türü: Mesane kanseri
İncelenen Doku: İdrar
Nasıl Kullanılır: Hastalık nüksünün tespiti.

Epitelyal menşeli dolaşımdaki tümör hücreleri (CELLSEARCH®)

Kanser türleri: Metastatik meme, prostat ve kolorektal kanserler
İncelenen Doku: Kan
Nasıl Kullanılır: Tedavi seçimi ve prognozu değerlendirmek için

Sitokeratin fragman 21-1

Kanser türü: Akciğer kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Hastalık nüksünün tespiti.

EGFR gen mutasyonu analizi

Kanser türü: Non-küçük hücreli akciğer kanseri
İncelenen Doku: Tümör
Nasıl Kullanılır: Tedavi ve prognozu belirlemek amacıyla

Estrojen reseptörü (ER) / progesteron reseptörü (PR)

Kanser türü: Meme kanseri
İncelenen Doku: Tümör
Nasıl kullanılır: Hormon tedavisinin uygun olup olmadığını belirlemek için

Fibrin / fibrinojen

Kanser türü: Mesane kanseri
İncelenen Doku: İdrar
Nasıl Kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

HE4

Kanser türü: Yumurtalık (over) kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

HER2 / neu gen amplifikasyonu veya proteini aşırı ekspresyonu

Kanser türleri: Meme kanseri, mide kanseri, gastroözofageal bileşke adenokarsinomu
İncelenen Doku: Tümör
Nasıl Kullanılır: Tedavi seçimi

İmmünoglobülinler

Kanser türleri: Multipl miyelom ve Waldenström makroglobulinemi
İncelenen Doku: Kan ve idrar

KRAS gen mutasyonu analizi

Kanser türleri: Kolorektal kanser ve küçük hücreli olmayan akciğer kanseri
İncelenen Doku: Tümör
Nasıl kullanılır: Tedavinin seçimi

Laktat dehidrojenaz

Kanser türleri: Germ hücreli tümörler, lenfoma, lösemi, melanoma ve nöroblastom
İncelenen Doku: Kan
Nasıl Kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

Nöron spesifik enolaz (NSE)

Kanser türleri: Küçük hücreli akciğer kanseri ve nöroblastom
İncelenen Doku: Kan
Nasıl Kullanılır: Tanı, tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

Nükleer matriks proteini 22

Kanser türü: Mesane kanseri
İncelenen Doku: İdrar
Nasıl Kullanılır: Tedaviye yanıtı izlemek için

Programlanmış ölüm (death) ligand 1 (PD-L1)

Kanser türü: Non-küçük hücreli akciğer kanseri
İncelenen Doku: Tümör
Nasıl kullanılır: Tedaviyi seçmek için

Prostat spesifik antijen (PSA)

Kanser türü: Prostat kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl kullanılır: Tanı, tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

Tiroglobulin

Kanser türü: Tiroid kanseri
İncelenen Doku: Kan
Nasıl Kullanılır: Tedavinin yeterli olup olmadığı, hastalık nüksünün tespiti.

Ürokinaz plazminojen aktivatörü (uPA) ve plazminojen aktivatör inhibitörü (PAI-1)

Kanser türü: Meme kanseri
İncelenen Doku: Tümör
Nasıl Kullanılır: Kanser saldırganlığını belirlemek ve tedaviyi yönlendirmek için

Kaynaklar

  1. National Cancer Instutute, Tumor Markers
  2. National Cancer Instutute, Screening Tests

CEA (Karsinoembriyonik antijen) ve Normal Değeri

CEA (karsinoembriyonik antijen)
CEA (karsinoembriyonik antijen)

Serumda Karsinoembriyonik antijen (CEA)

  • Karsinoembriyonik antijen (CEA) malign hücrelerin yüzeyinden dökülen bir glikoproteindir.
  • Kolorektal kanser ve bazan medüller tiroid kanseri takibinde kullanılır.
  • Kolorektal kanserde kemoterapi ve radyoterapiye yanıtın değerlendirilmesinde de faydalıdır.
  • Karsinoembriyonik antijen, kanser tanısı konmamış insanları taramak için uygun değildir.
  • Karsinoembriyonik antijen embriyonun endodermal epitelinde bulunur.
  • Primer kolorektal kanserde artar.
  • CEA nın artabileceği diğer kanserler: Medüller tiroid kanseri, meme, GİS, karaciğer, akciğer, over, pankreas ve prostat kanserleri.

Kanserin rezeksiyonundan 1-4 ay sonra, rezidü tümör kalmamışsa, karsinoembriyonik antijen normal seviyelere düşer.
Normal düzeyi sigara içmeyenlerde ≤ 3.0 ng/mL, sigara içenlerde < 5 ng/mL dir. > 20 ng/mL seviyesi primer kanser, nüks ya da metastazı gösterir.

Periton Sıvısında (asit) Karsinoembriyonik antijen (CEA)

  • Asitlerin yaklaşık %7 si malign kökenlidir.
  • Malign asit nedenleri şunlardır: Peritonitis karsinomatoza (%53), masif karaciğer metastazına bağlı portal hipertansiyon (%13), peritonitis karsinomatoza ve masif karaciğer metastazı beraber (%13), siroz zemininde gelişmiş hepatosellüler karsinom (HCC) (%7), lenfomaya bağlı şilöz asit (%7).
  • Peritonitis karsinomatozada asit içinde yüzen canlı kanser hücreleri olduğu için sitoloji en çok burada faydalıdır (%53). Ancak diğer asit yapan kanserler (%47) neredeyse her zaman negatif sitolojik sonuç verirler. CEA üreten kanserlere bağlı gelişen asit sıvısında CEA değeri yüksek çıkar.
  • 6 ng/mL üzerindeki değer şüphelidir. Bu cut of değerin sensitivitesi %48, spesifitesi %99 dur.

Plevra Sıvısında (Effüzyon) Karsinoembriyonik antijen (CEA)

  • Plevral effüzyonun maligniteye bağlı olup olmadığını gösterir.
  • Plevral effüzyon benign durumlarda (konjestif kalp yetmezliği, pnömoni, pulmoner emboli ve karaciğer sirozu gibi) ve malign durumlarda (akciğer, meme lenfoma kanserleri gibi) oluşabilir.
  • Sitoloji ile beraber tümör markerlarının bakılması tanıyı kolaylaştırır.
  • CEA salgılayan kanserler kolorektal, diğer gastrointestinal, pankreas, karaciğer, medüller tiroid kanseri, over, meme, prostat kanserleri plevral sıvı da da CEA yüksekliğine neden olurlar. Karsinoembriyonik antijen salgılamayan kanserler (mezotelyoma, lösemi, lenfoma melanom) plevral effüzyona neden olduğunda plevra sıvısında CEA değeri düşük çıkar.
  • 3.5 ng/mL üzerindeki değer şüphelidir. Bu cut of değerin sensitivitesi %52, spesifitesi %95 dir.

Pankreas Kist Sıvısında Karsinoembriyonik antijen (CEA)

  • Pankreas kist sıvısında ölçülen Karsinoembriyonik antijen (CEA) düzeyi, kistin malign-benign ayrımında işe yarar.
    Benign pankreas kistleri inflamatuar kistler (psödokist) ve seröz kistlerdir (seröz kistadenom).
  • Pankreasın müsinöz kistleri premalign (müsinöz kistadenom) ya da maligndir (kistadenokarsinom, intrapapiller müsinöz neoplazi (IPMN)).
  • Kist içindeki CEA düzeyi, pankreas kistinin müsinöz olup olmadığını ayırmada tümör markerleri içinde en güvenilirdir. Kist içindeki karsinoembriyonik antijen düzeyi 200 ng/mL nin üzerinde ise müsinöz kist lehinedir. Bu cut of değerin sensitivitesi %22, spesifitesi %93 dir. CEA düzeyi ne kadar yüksekse, ihtimal o kadar artar. Bununla birlikte premalign (müsinöz kistadenom) ile malign (kistadenokarsinom) ayrımı yapılamaz.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Carcinoembryonic Antigen
  2. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carcinoembryonic Antigen (CEA), Serum
  3. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carcinoembryonic Antigen (CEA), Pancreatic Cyst Fluid
  4. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carcinoembryonic Antigen (CEA), Peritoneal Fluid
  5. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carcinoembryonic Antigen (CEA), Pleural Fluid

CA 19-9 (GI) (Karbonhidrat Antijeni 19-9 (0-35 U/ml)

CA 19-9 (Karbonhidrat Antijen 19-9)
CA 19-9 (Karbonhidrat Antijen 19-9)

Serumda Karbonhidrat Antijen 19-9 (CA 19-9)

  • Özellikle pankreas kanserinin tanı ve takibinde faydalıdır.
  • Kolanjiokarsinom, pankreas kanseri ve kolon kanserinde yükselebilir.
  • CA 199-9 siroz, kolestaz ve pankreatitte de yükselebilir ancak 1000 U/ml nnin altındadır.
  • Karbonhidrat antijeni 19-9 (CA-19-9) aslında bir modifiye Lewis (a) kan grubu antijenidir. Toplumun %5-7 si Lewis negatif olduğu için bunlarda CA19-9 serumda ölçülemez ve kanser tanı ve takibinde işe yaramaz.
  • CA 19-9 kanser taraması yapacak kadar spesifik bir test değildir, yani tarama amaçlı kullanılmaz.
  • Bazan hayvan antijenine maruz kalanlarda (çevresel) oluşan anti-hayvan antikorları CA19-9 yüksekliğine sebep olabilir.

Pankreas Kistlerinde Karbonhidrat Antijen 19-9 (CA 19-9)

  • Pankreas kist sıvısında ölçülen karbonhidrat antijen 19-9 düzeyi, kistin malign-benign ayrımında işe yarar.
  • Benign pankreas kistleri inflamatuar kistler (psödokist) ve seröz kistlerdir (seröz kistadenom).
  • Pankreasın müsinöz kistleri premalign (müsinöz kistadenom) ya da maligndir (kastadenokarsinom, intrapapiller müsinöz neoplazi (IPMN)).
  • 37 U/mL nin altındaki değerler seröz kistadenom ya da psödokist göstergesidir.
  • 5 U/mL nin altındaki değerlerde Lewis negatif (nonsekretor) olabileceği için güvenilir değildir. Bu durmda serum CA 19-9 değerine de bakılır. Serum CA 19-9 değeri de düşükse Lewis (-) kabul edilir. Yani hasta kanserse bile CA 19-9 yükselmeyecektir.

Plevral Sıvıda Karbonhidrat Antijen 19-9 (CA 19-9)

  • Plevral effüzyonun maligniteya bağlı olup olmadığını gösterir.
  • Plevral effüzyon benign durumlarda (konjestif kalp yetmezliği, pnömoni, pulmoner emboli ve karaciğer sirozu gibi) ve malign durumlarda (akciğer, meme lenfoma kanserleri gibi) oluşabilir.
    Sitoloji ile beraber tümör markerlarının bakılması tanıyı kolaylaştırır.
  • CA19-9 salgılayan kanserler (pankkreas, safra yolları (kolanjiokarsinom), kolorektal, mide, akciğer, over kanserleri) plevral sıvı da da CA19-9 yüksekliğine neden olurlar. CA19-9 salgılamayan kanserler (mezotelyoma, lösemi, lenfoma melanon) plevral effüzyona neden olduğunda plevra sıvısında CA 19-9 değeri düşük çıkar.

Periton Sıvısında (Asit) Karbonhidrat Antijen 19-9 (CA 19-9)

  • Asitlerin yaklaşık %7 si malign kökenlidir. Malign asit nedenleri şunlardır: Peritonitis karsinomatoza (%53), masif karaciğer metastazına bağlı portal hipertansiyon (%13), peritonitis karsinomatoza ve masif karaciğer metastazı beraber (%13), siroz zemininde gelişmiş hepatosellüler karsinom (HCC) (%7), lenfomaya bağlı şilöz asit (%7).
  • Peritonitis karsinomatozada asit içinde yüzen canlı kanser hücreleri olduğu için sitoloji en çok burada faydalıdır (%53). Ancak diğer asit yapan kanserler (%47) neredeyse her zaman negatif sitolojik sonuç verirler. CA 19-9 üreten kanserlere bağlı gelişen asit sıvısında CA 19-9 değeri yüksek çıkar. Nükslerin %70 inde henüz klinik olarak görüntülenemeden yükselir. CEA ile beraber değerlendirilmesi mide kanseri için sensitiviteyi artırır.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, CA-19-9 Antigen
  2. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carbohydrate Antigen 19-9 (CA 19-9), Serum
  3. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carbohydrate Antigen 19-9 (CA 19-9), Pancreatic Cyst Fluid
  4. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carbohydrate Antigen 19-9 (CA 19-9), Peritoneal Fluid
  5. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Carbohydrate Antigen 19-9 (CA 19-9), Pleural Fluid

CA 72-4 (Cance Antigen 72-4, Tumor associated glycoprotein (TAG) 72

CA 72-4 (Kanser Antijen 72-4 , TAG 72-4)
CA 72-4 (Kanser Antijen 72-4 , TAG 72-4)
  • CA 72-4 müsin benzeri bir proteindir.
  • CA 72-4 serum seviyeleri özellikle mide kanserinde yükselir, ve tanı ve takibinde kullanılır. CA 72-4 ün artışı ile mide kanserinin evresi doğru orantılıdır. Bu yüzden CA 72-4 seviyeleri ile prognoz arasında bağlantı vardır. Ameliyattan sonra tümörün tamamı çıkarılmışsa CA 72-4 normale iner. Relaps (nüks) durumunda hastaların %70 inde klinik (görüntüleme, muayene) tanıdan önce CA72-4 yükselir.
  • CA 72-4 ün yükseldiği benign hastalıklar: Pnömoni, pankreatit, karaciğer sirozu, over kistleridir.

Over Kanserinda CA 72-4 (TAG 72)

  • CA 125 ile birlikte kullanıldığında sensitivite artar.

Kolorektal Kanserde CA 72-4 (TAG 72)

  • Dukes evrelemesi ile arada bağlantı vardır. CEA ile beraber değerlendirildiğinde sensitivite artar.

Kaynaklar

  1. Elecsys® Cancer antigen 72-4 (CA 72-4) Ürün Broşürü, ©2011 Roche Diagnostics Ltd., CH-6343 Rotkreuz, Switzerland
  2. Mide Kanserinde Yeni Bir Tümör Markeri Olan CA 72-4'ün Yeri (THE ROLE OF CA 72-4, A NEW TUMOR MARKER IN GASTRIC CANCER) Vedat GÖRAL, Haluk YEŞİLBAĞDAN,  Abdurahman KAPLAN,  Dede ŞİT,  Murat ÇELİK. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2006;26(1):3-8

Kanser Antijeni 15-3 (CA 15-3)

  • CA 15-3 glikoprotein yapıda bir membran proteinidir, MUC-1 geninde kodlanmıştır.
  • CA 15-3 meme kanseri tanı ve takibinde kullanılır. Genellikle CA 15-3 düzeyi ve meme kanseri evresi doğru orantılıdır. Kanser büyüdükçe CA 15-3 konsantrasyonları artma eğilimi göstermektedir. Diğer bir deyişle meme kanseri prognozu ile CA 15-3 yüksekliği arasında ters orantı vardır. Metastatik meme kanserinde (kemiklere ve/veya karaciğere) CA 15-3 oldukça yüksek düzeylere ulaşmaktadır.
  • Evre 1 meme kanserlerinde %9, Evre 2 meme kanserinde %19unda CA 15-3 yükselir.
  • Evre 2-3 meme kanserinin nüksünde CA 15-3 de yükselir.
  • Metastik meme kanserinde medikal tedaviye yanıtı değerlendirmede faydalıdır.
  • Meme kanseri dışındaki şu kanserlerde de yükselir; akciğer, kolon, pankreas, primer karaciğer, over, serviks ve endometrium kanserleri.
  • CA 15-3 erken evre meme kanserlerinin çoğunda yükselmeyeceğinden, meme kanseri taramasında kullanılmaz.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Mucin-1 
  2. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Test ID: CA153, Cancer Antigen 15-3 (CA 15-3), Serum 

Alpha Fetoprotein (AFP)

  • Alpha Fetoprotein (AFP) normalde fetüste üretilen bir glikoproteindir. Hepatosellüler karsinom (HCC, primer karaciğer kanseri), ve germ hücreli testis ve over tümörlerinin tanı ve takibinde kullanılır (bunlarda yükselir).
  • Alpha Fetoprotein (AFP) nin yükseldiği benign durumlar şunlardır. Siroz, hepatik nekroz, akut hepatit, kronik aktif hepatit, ataksi telenjiektazi, Wiskott-Aldrich sendromu ve gebelik. Yeni doğanlarda Alpha Fetoprotein (AFP) düzeyleri 100 000 ng/mL nin üzerindedir. 5 ay sonra 150, 1 yıldan sonra da normal seviyelere düşer.
  • Alpha Fetoprotein (AFP), yüksek riskli hastalarda (Hepatit B taşıyıcıları, siroz) hepatosellüler karsinom (HCC) taraması yapmak için yeterince yüksek spesifite (%65) ve sensitiviteye (%98) sahiptir. Ancak günümüzde gelişen görüntüleme teknolojileri ile birçok hastada hepatosellüler karsinom (HCC) tanısı, Alpha Fetoprotein (AFP) yükselmeden konabilmektedir.
  • Cerrahiden 1 ay sonra Alpha Fetoprotein (AFP) düzeyi normale dönmezse, rezidü hepatosellüler karsinom (HCC) düşünülür.
  • Remisyondan sonra Alpha Fetoprotein (AFP) düzeyi tekrar yükselirse, hepatosellüler karsinom (HCC) un rekürrensi düşünülür.

CA 125 (Cancer Antigen 125) (Normal Değeri: 0-35 U/ml)

CA 125 (Kanser Antijen 125)
CA 125 (Kanser Antijen 125)
  • CA 125 over kanserinin tanı ve takibinde (nükslerde) kullanılır.
  • CA 125 bir glikoprotein antijendir, sölomik epitelde (over, fallop tüpü, periton, plevra, perikard, kolon, böbrek, mide) normalde de salgılanır.
  • İlerlemiş epitelyal over kanserlerinin %80 inde CA 125 artar. Ancak erken evrede her zaman artmaz. Evre 1 over kanserinde CA 125 sensitivitesi %50 iken, evre 2 de %90 dır.
  • Serum CA 125 seviyesini artıran over dışı kanserler: Servikal, karaciğer, pankreas, akciğer, kolon, mide, safra yolu, uterus, fallop tüpü, meme ve endometrium karsinomları.
  • Serum CA 125 seviyesini artıran benign hastalıklar: Siroz, hepatit, endometrioz, gebeliğin ilk trimesteri, over kisti ve pelvik inflamatuar hastalık.
  • Cerrahiden ve kemoterapiden sonra CA 125 düzeyi tekrar yükselirse nüksü düşündürür. Bununla birlikte CA 125 yükselmeden de nüks görülebilir.
  • CA 125 over kanseri taraması için uygun değildir.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, CA-125 Antigen
  2. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Cancer Antigen 125 (CA 125), Serum

Tiroglobulin, Tg (Normal Değeri: 1.5-30 pmol/L)

  • Tiroglobulin (Tg), diferansiye tiroid kanserlerinin (papiller ve foliküler) cerrahi tedavi ve radyoaktif iyot ablasyonu sonrasında takipte kullanılır.
  • Tiroglobulin (Tg) tiroide has bir glikoproteindir. Tiroid foliküllerinde, tiroksin (T4) ve triiodotironin (T3) üretiminde rol alan bir bileşiktir. T3 ve T4 kana salgılanacağı zaman, tiroglobulin tirositlerce reabsorbe edilir ve parçalanır. Yine de az bir miktar tiroglobulin T3 ve T4 ile ile beraber dolaşıma karışır.
  • Tiroglobulin (Tg) düzeyinin arttığı benign hastalıklar: Guatr, Graves hastalığı, tiroiditler.
  • Total tiroidektomi ve radyoaktif iyot tedavisinden sonra, tiroglobulin (Tg) düzeyi ölçülemeyecek seviyeye veya çok düşük düzeylere gerilemelidir. Total tiroidektomili hastada serum tiroglobulin (Tg) düzeyi 1 pmol/L altında olmalıdır.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Thyroglobulin
  2. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Thyroglobulin, Tumor Marker, Serum

Kalsitonin (Normal Değeri: Erkek:<16 pg/ml, Kadın: <8 pg/ml)

  • Medüller tiroid kanserinin (MTC) tanı ve takibinde kullanılır. Normal fizyolojik durumda kalsitonin tirpidin parafoliküler C hücrelerinden (kalsitonin hücreleri, C hücreleri de denir) salgılanan polipeptid yapıda bir hormondur. Kalsitoninin ana etkisi, kemiklerdeki osteklast hücrelerinin sayısı ve çalışmasını etkileyerek kemik rezorpsiyonunu azaltmaktır. Kanda kalsiyum arttığı zaman (hiperkalsemi) kalsitonin salgılanır. Bununla beraber, kalsitoninin, kan kalsiyum düzeylerine olan etkisi, parathormon ve D vitaminiile karşılaştırıldığında oldukça azdır. Bu yüzden kalsiyum metabolizma bozuklukjlarında nadiren kalsitonin seviyesine bakılır.
  • Tiroidin parafoliküler C hücrelerinden kaynaklanan malign tümörler (medüller tiroid karsinomu, MTC) kalsitoninin yükselmesine neden olur. Medüller tiroid kanseri, tüm tiroid kanserlerinin yaklaşık %5 ini oluşturur. Bunların da %75’i sporadik, %25i kalıtsal kaynaklıdır (MEN 2A, MEN 2B ve Familyal (ailesel) Medüller tiroid kanseri). Prognoz iyiden kötüye doğru şöyledir: Familyal (ailesel) medüller tiroid karsinomu, MEN 2A, sporadik MTC, MEN 2B.
  • Kalsitonin, nadiren adacık hücre tümörlerinde de yükselir ve takipte kullanılır.
  • Kalsitonin yükselmesine neden olan diğer durumlar:
    • Pankreas adacık hücre tümörleri
    • Akciğer, meme ve pankreas kanseri
    • İntestinal, gastrik ve bronş karsinoidleri
    • Kronik böbrek yetmezliği (KBY), Zollinger-Ellison sendromu, pernisiyöz anemi
    • Termdeki gebeler
    • Yenidoğanlar
  • Sporadik medüller tiroid karsinomunda (MTC) hemen her zaman kalsitonin düzeyi artarken, genetik geçişli MTC de (familyal medüller tiroid karsinomu (MTC) ya da MEN II sendromuna bağlı) %30 oranında normal seviyeler görülür.
  • Cerrahi sonrası tam kür sağlanmış MTC de, serum kalsitonin seviyeleri birkaç hafta içinde ölçülemeyecek düzeye geriler. Ameliyat sonra kalsitonin seviyelerinin yüksek olarak devam etmesi yetersiz kürü gösterir. Bunun sebepleride lokoregional lenf nodu metastazı ya da uzak metastazdır.
  • Ameliyat sonrası saptanamayacak düzeye düşen kalsitoninin yeniden yükselmesi rekürrens (nüks) ya da uzak metastaz göstergesidir ve ileri inceleme yapılmalıdır.

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Calcitonin 
  2. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Calcitonin, Serum 

Parathormon (Paratiroid Hormon, PTH) (Normal Değeri: 15-65 pg/mL)

  • Parathormon (PTH) düzeyi şu durumlarda yararlıdır:
    • Hiperkalsemi tanı ve ayırıcı tanısında
    • Primer, sekonder, tersiyer hiperparatiroidi tanısında
    • Hipoparatiroidizm tanısında
    • Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda renal osteodistrofi takibinde kullanılır.
  • Parathormon (PTH) tiroid bezinin arkasında bulunan 4 adet (2 sağda, 2 solda) mercimek büyüklüğündeki paratiroid bezlerinden salgılanır. Parathormon 115 aminoaistli olarak üretilir (pre-pro-PTH), sonra bir kısmı kesilir pro-PTH olur, sonra bir kısmı daha kesilir ve parathormon 84 aminoasitten oluşan bir proteine dönüşür. İlk iki yapı paratiroid hücrelerinde kalır.
  • Salgılanan parathotmon (PTH), dolaşımda üç parçaya ayrılır. PTH-C (karboksi terminal, uç), PTH-N (amino terminal, uç), ve PTH-M (Mid-molecule, orta). Bınlardan sadece PTH-M biyolojik olarak aktiftir ve yarılanma ömrü 5 dakikadır. İnaktif PTH-C nin yarılanma ömrü 24-36 saatir ve dolaşımdaki toplam PTH nın %90’ını oluşturur ve böbreklerden atılır. Kronik böbrek yetmezliğinde PTH-C parçası birikebilir. Bu hastalarda orta derecede bir PTH 1-84 (tam hormon) artışı gözlenir ve bu artış böbrek yetmezliğinde gözlenen end organ PTH rezistansına karşı faydalıdır.
  • Serum kalsiyum düzeyleri parathormonun (PTH) seviyesini belirler. Düşük kalsiyum düzeyi parathormon (PTH) salınımını artırır. Parathormon (PTH) böbrekten kalsiyum geri emilimini artırır, fosforunkini azaltır. Parathormon ayrıca kalsiyumun kemikten kana geçmesini sağlar ve böbrekte 1,25-dihidroksi vitamin D sentezini artırır. Vitamin D de bağırsaktaki kalsiyum emilimini artırır.
  • 3 tip hiperparatiroidizm vardır. Primer, sekonder ve tersiyer.
  • Primer hiperparatiroidizm, %80 tek adenom, %15-20 multipl adenom ya da hiperplazi, %1 karsinom.
  • Sekonder hiperparatiroidizm kompansatuar olarak gelişir. Kronik böbrek yetmezliği (KBY), GİS malabsorbsiyonuna bağlı gelişir.
  • Tersiyer hiperparatiroidizm, sekonder hiperparatiroidizmden sonra altta yatan neden düzeltilmesine rağmen, parathormon yüksekliğinin devam etmesidir. Paratiroid bezler ototnomi kazanmıştır. Genellikle böbrek transplantasyonuna rağmen, parathormon düzeylerinin düşmemesi kliniği ile ortaya çıkar.
  • Hiperparatiroidizm, hiperkalsemi, hipofosfatemi, hiperkalsüri ve hipofosfatüriye neden olur. Uzun dönemde ise böbrek taşları, hipertansiyon, gastrointestinal hastalıklar, osteoporoz (kemik erimesi), nöropsikiyatrik ve nöromuskuler problemlere neden olur.
  • Hipoparatiroidizm en çok tiroid cerrahisine bağlı olarak gelişir. Hipoparatiroidinin semptomları hipokalsemi nedeniyledir, güçsüzlük, tetani ve optik sinir atrofisine neden olabilir.
  • Parathormon (PTH) düzeyleri serum kalsiyum ve fosfor hatta magnezyum düzeyleriyle beraber değerlendirilmelidir.
  • Düşük magnezyum düzeyleri parathormonu baskılar ve hipoparatiroidiyi taklit eder.
  • Hiperkalsemi, yüksek PTH, düşük fosfor = Primer hiperparatiroidi
  • Hiperkalsemi, düşük PTH, yüksek fosfor PTH ya da PTH benzeri hormon (paraneoplastik sendrom) salınımı dışındaki nedenlere bağlıdır.
  • Hiperkalsemi, düşük PTH, düşük fosfor = PTH benzeri hormon (paraneoplastik sendrom) salınımına bağlıdır (paraneoplastik sendrom).
  • Hipokalsemi, düşük ya da normal PTH= Hipoparatiroidi
  • Hipokalsemi veya normokalsemi, yüksek PTH, kronik böbrek yetmezliği = Sekonder hiperparatiroidizm
  • Hipokalsemi, yüksek PTH, normal böbrek fonksiyonu = Psödohipoparatiroidizm (PTH rezistansı)

Kaynaklar

  1. NCBI (PubMed) MeSH Database, Parathyroid Hormone 
  2. Mayo Clinic, Mayo Medical Laboratories, Parathyroid Hormone (PTH), Serum 

 

Gaitada Gizli Kan (Normal Değerleri)

GGK-1 (Negatif)
GGK-2 (Negatif)
GGK-3 (Negatif)

Diğer Tetkikler

Konvansiyonel Grafiler

PA Akciğer Grafisi (.../.../...) :

Ayakta Direkt Batın (Karın) Grafisi (.../.../...) :

Yatarak Direkt Batın (Karın) Grafisi (.../.../...) :

İki Yönlü Servikal Grafi (.../.../...) :

Posteroanterior (PA) Akciğer Grafisi

  • Posteroranterior akciğer (PA) grafisi toraks boşluğunun görüntülemesinde en sık kullanılan yöntemdir. Posteroranterior akciğer (PA)grafisinde hasta göğüs ön duvarını kasete yaslar ve X-ışını yaklaşık 180 cm arkadan gelir. Anteroposterior (AP) grafilerde büyütme etkisi oluşur. Bu durumda kalp ve vasküler yapılar kasetten uzaklaşır ve daha büyük görünür. Posteroranterior (PA) akciğer grafisi tam inspirasyonda çekilir. Uygun dozda (penetrasyonda) çekilen bir Posteroranterior (PA) akciğer grafide kalbe superpoze intervertebral disk mesafeleri görülebilmeli ancak kemik detay seçilememelidir. Penetrasyonu yüksek grafilerde akciğerler daha siyah görülür ve patolojik dansiteler atlanabilir.
  • Posteroranterior (PA) akciğer grafileri inspiryumda çekilir. İnspiryum yetersizse akciğerlerdeki hava azalacağı için parankim daha dens (beyaz) görünür ve diffüz akciğer hastalığına benzer bir görüntü oluşur. Kalp ve mediastende daha geniş görünür.
  • PA akciğer grafisinin dönük çekilip çekilmediği klavikula simetrisi ve orta hattaki spinöz proçeslere olan mesafelerden anlaşılır. Ne taraf kasete daha yakın çekilmişse o akciğer daha koyu (siyah) görünür.
  • Posteroranterior (PA) akciğer grafide, filmin yönü mutlaka belirtilmelidir (R, L veya sağ-sol). Eğer belirtilmemişse, mide fundus gazının olduğu yer, aort topuzu ve kalbin sivri kısmı (sol ventrikül) sola bakar. Karaciğer nedeniyle sağ diyafram genellikle soldan yukarıdadır. Tabiki bunlar situs inversus veya dekstrokardi yoksa geçerlidir.
  • Posteroranterior (PA) akciğer grafisi eğer mümkünse daima ayakta çekilmelidir. Bu şekilde az miktardaki (200 ml) plevral effüzyon ya da hemotoraks ya da küçük pnömotorakslar tespit edilebilir.

Değerlendirme

  • Trakea; orta hat ile ilişkisi ve çapı değerlendirilmelidir.
  • Kardiotorasik oran; erişkinlerde 1:2 nin altında olmalıdır.
  • Aorta ve pulmoner arterler; kalibrasyonları değerlendirilir.
  • Her iki hilus; genişlikleri kitle ve lenfadenopatiler değerlendirilir.
  • Akciğer parankimi; opasite veya radyolusan alanlar incelenir.
  • Pnömotoraks varlığı. Ayakta çekilen posteroranterior (PA) akciğer grafide hava miktarına göre apeksten başlayarak, lateralden aşağı uzanan bir hat şeklinde görülür. Hava (pnömotoraks) akciğer dokusundan daha koyudur ve homojendir (parankimdeki normal bronkovasküler yapısı görülmez).
  • Plevral effüzyon (hemotoraks dahil). Plevral effüzyonda önce kostofrenik açı kapanır.
  • Diyafram altında serbest hava posteroranterior (PA) akciğer grafide, ayakta direkt karın rafisinden (ADBG) daha net seçilir. Önce sağda sonra her iki tarafta belirir.
  • Kemik yapıların kontrolü genellikle son aşamada yapılır. Kostalar, vertebra incelenir. Kadın hastalarda meme gölgesi de incelenir.

Kaynaklar

  1. POSTEROANTERİOR AKCİĞER GRAFİSİ: OPTİMAL TEKNİK VE YORUMLAMA. Çağatay Çimşit Nuri, Ergelen Rabia. Bulletin of Thoracic Surgery / Toraks Cerrahisi Bülteni . Sep2013, Vol. 4 Issue 3, p122-126. 5p. 

 

Ultrasonografi

Karın (Batın) Ultrasonu (.../.../...) :

Meme Ultrasonu (.../.../...) :

Tiroid Ultrasonu (.../.../...) :

Boyun Ultrasonu (.../.../...) :

Yüzeyel Doku Ultrasonu (.../.../...) :

Meme

Mammografi ve meme Ultrasonu (.../.../...) :

Bilgisayarlı Tomografi (BT)

Üst Abdomen BT (.../.../...) :

Alt Abdomen (Pelvis) BT (.../.../...) :

Dinamik BT (karaciğer, pankreas, böbrek vb) (.../.../...) :

Boyun BT (.../.../...) :

Toraks BT (.../.../...) :

Abdominal Aorta BR Anjiografi (.../.../...) :

MR (Manyetik Rezonans) (BT)

Üst Abdomen MR (.../.../...) :

Alt Abdomen MR (.../.../...) :

MR Kolanjiopankreatikografi (.../.../...) :

Boyun MR (.../.../...) :

Meme MR (.../.../...) :

İlaçlı Grafiler (BT)

Özofagus-Mide-Duodenum Grafisi (.../.../...) :

Çift Kontrastlı Kolon Grafisi (.../.../...) :

Perkütan Kolanjiografi (.../.../...) :

T tüp Kolanjiografi (.../.../...) :

İnce barsak Pasaj Grafisi (.../.../...) :

Enteroklizis (.../.../...) :

IVP (intravenöz pyelografi) (.../.../...) :

Fistülografi (.../.../...) :

Poş Grafisi (Poşografi) (.../.../...) :

Sintigrafi

Tiroid Sintigrafisi (.../.../...) :

Paratiroid Sintigrafisi (.../.../...) :

Tüm Vücut Kemik Sintigrafisi (.../.../...) :

İşaretli Eritrosit Sintigrafisi (.../.../...) :

Gastroenterolojik Tetkikler

ÜST GİS Endoskopisi (Özofague, Mide, Duodenum) (.../.../...) :

Anoskopi (.../.../...) :

Rektoskopi (.../.../...) :

Rektosigmoidoskopi (.../.../...) :

Kolonoskopi (.../.../...) :

ERCP (Endoskopik Retrograd Kolanjio Panreatikografi) (.../.../...) :